https://aynahikayesi.blogspot.com/2021/12/cocugum-kiz-mi-olsun-oglan-mi-konuk.html


ÇOCUĞUM KIZ MI OLSUN, OĞLAN MI?

(Konuk Yazar / Ali Özenç Çağlar)


Bir kadın neden çocuk doğurmak ister? Ya da bir baba neden ille “oğlum olsun” der,

sanki onu doğuran babasıymış gibi. Bu soruları onlara, yani ille de çocuk diyerek

kendilerini yiyip bitiren gençlere sorsak bize nasıl yanıt verirler acaba? Yani, onların

bu istekleri enine boyuna
düşünülerek alınmış bir karar mıdır sizce? Tabi ki hayır.

Gençler çoğu kez yapacakları çocukları bir bez bebek gibi düşünüyor olmalılar,

canları sıkıldıklarında, ve ya usandıklarında bir kıyıya atcaklarmış gibi. Ah nasıl bir

yanılgı bu böyle?

Halbuki o genç çiftler, bir çocuk doğduğunda, onların sorumluluğunu hayat boyu

taşıyacaklarını asla düşünmeden veriyorlar bu kararlarını; doğan, ister erkek, ister kız

olsun. Bir de burada anlaşmazlıkları, boşanmaları, kısa ve uzun süreli ayrılıkları

düşünün. İşte o süreçlerin en ağır bedelini, acısını, doğacak olan bu çocukların

çektiğini hiç mi hiç kaale almadan dünyaya getiriveriyorlar. Bu ne kadar büyük bir

hata, affedilmez bir yanlış. Biraz olsun konunun üzerinde düşünmeniz bile, bize

olayın vahametini gösterir sanırım. Çünkü insan soyu, canlılar içinde en en zor

büyüyen, yetişen bir varlıktır.

Bütün bunları neden anlatıyorum ve dururp dururken neden bu konuda bir yazı

yazma isteği duydum? Haklısınız, ama her düşüncenin var oluşu için, çoğu kez, sizi,

ya farklı bir düşüncenin, ya da bir görselin etkilemesi gerekiyor. Benim için de böyle

oldu. Eşimle birlikte bir belgeseli izlerken, bir ceylanın doğurma anına şahit olduk.

Mükemmel, profesyönelce bir çekimdi. Anne ceylan bir taraftan doğururken, bir

taraftan da uzandığı dallardan yeşil yapraklar yemeye çalışıyor. Hiç telaşsız yani.

Oysa ben yıllar önce benim büyük oğlan doğarken, eşimin attığı çığlıklardan ortalık

ayağa kalkıyordu. Hemşireler ağzına bir topak sargıbezi sıkıştırmasalardı, mutlaka

diğer katlardaki tüm doktorlar, hastabakıcılar, birini boğazlıyorlar diye aşağıya

inerlerdi. Ancak ceylan doğururken hiç de öyle değildi. Doğum ise en fazla on,

bilemediniz yirmi dakika sürdü. Ondan sonra ne oldu. Ceylan yavrusu, küçük ceren,

bir iki hamleden sonra ayağa kalkıverdi. Yıkıla, büküle yürümeya başladı. Sonra da

büyük bir kararlılıkla hiç de fazla zorlanmadan annesinin memelerini bulup emmeye

başladı. Tabi anne ceylan da sürekli yavrusunu yalayarak onu kurutmaya ve sevgiyle

burnunu sürterek okşamaya çalışıyordu. Çok değil, en fazla bir saat sonra da, anne

ile yavru bulundukları ormanda küçük bir gezintiye çıkıp, yeşilliklerin içinde

kayboldular.

Peki, bizde, yani insanoğlunun doğumunda her şey bu kadar basit, bu kadar çabuk

mu gerçekleşiyor. Bir çocuğun doğumu demek, o annenin, abasının omuzlarına

dağlar kadar büyük bir yükün binmesi demektir, hem de yıllarca sürecek bir yük.

Çünkü o yavru, siz süt vermezseniz, beslemezseniz, siz koruyup kollamazsanız var

olamaz ki. Bir çocuğun büyümesi, yürümesi öyle yarım saat, yarım gün falan değil, en

az bir, bazen iki, üç yılı buluyor. Ve o süre içinde onu asla ihmal edemezsiniz. Bu

süreçte de hem annenin, hem babanın kuşkusuz ayrı ayrı görevleri vardır. Artık o çift,

o anne baba, kendileri için değil, çocukları için yaşamak, ona göre yaşam planlarını

kurgulayarak yapmak zorunda kalacaklardır, çünkü başka türlüsü asla olmaz, o, la,

maz! Sonra onun ilkokul eğitimi geliyor, orta, lise eğitimi geliyor. Yemesi, içmesi,


ortama uygun giydirilmesi; çevre, arkadaş problemleri geliyor. Bunların hepsinden de

sizler sorumlusunuz. Bir ceylan yavrusu annesinden belki de bir yıl sonra ayrılıyor, bir

arslanın, bir maymunun vs. Ama insan öylemi ya, önce, eğitimli, iyi bir insan olması

için çalışmak zorundasınız, çevrenin kötülüklerinden, eğitimin yobaz kalıplarından,

cinsel ve aşağılamalardan, yönetildiğiniz sistemin tuzaklarından korumak

zorundasınız. Hayırlısıyla en kısa yoldan evlendirseniz, bir meslek sahibi yapsanız da

sizin sorumluluklarınız asla, ama asla bitmeyecektir.

İşte tam da bu noktada o geçmişin anne babaları evlatlarını büyütürken bu geçmiş

deneyimlerini de o çocuklara bir bir aktarmak zorundadırlar. Eğer sizler, geleceğini

kuramayacağınız çocuklar yaparsanız, kuşkusuz sizlerle birlikte en büyük acıyı,

bedeli çocuklarınız ödeyecektir ve sizin onlara bunu yaşatmaya hakkınız yok! Hele

günümüzde, ülke bu haldeyken iki, üç, dört çocuk yapmak korkunç bir kâbusu da

beraberinde getirir.

Eğer anne, baba olarak, bir aile olarak, yaptığınız o çocukların arkasında

duramayacaksanız, sizin doğacak çocuğunuzun kız, veya oğlan olması ne fark eder

ve neyi değiştirir ki?


Ali Özenç Çağlar




Reviewed by Aytül Laçin - aynahikayesi.blogspot.com on Cuma, Aralık 17, 2021 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.