Yazar, Bugünden Yarına Ne Yazmalı?

 

https://aynahikayesi.blogspot.com/2022/01/yazar-bugunden-yarna-ne-yazmal.html



(Konuk Yazar / Ali Özenç Çağlar)

Konuk yazar Ali Özenç Çağlar yazdı. Aziz Nesin'den Sezen Aksu'ya uzanan, ülkemizdeki toplumsal mozaik üzerinde uygulanan ayrıştırma politikalarının kısa bir iz düşümü. Buyursunlar;


Yıl 1990, rahmetli Aziz Nesin ile Düsseldorf, Kölner sokağında bir toplantı yapıyoruz. Yani tam 32 yıl önce. Benim de yaşım 43. Masada moderatör olarak bulunuyorum. Salonda çoğunluk Türkiyeli vatandaşlar ve tek tük de olsa, bazı meraklı Almanlar da var aramızda.

Toplantının başında, Aziz Nesin’i anlatan kısa bir sunuş konuşması yapıyorum. Onun yazma serüveninden, tutuklamalarından, soruşturmalardan, polis tarafından sıralı sırasız alıp götürülmelerinden anlatıyorum. Edebiyattaki başarılarından, dünya çapında aldığı ödüllerden bahsederken, sonunda şöyle diyorum: “Herkes biliyor ki, değerli yazarımız Aziz Nesin’in bu güne kadar yazdığı kitaplar kuşkusuz boyunu geçmiştir. Ve hala durmaksızın üretiyor.” O, önce gülümseyerek sözümü kesti, sonra da konuşmaya başladı:

“Ben zaman zaman bu tür övgülerle çokça karşılaştım. Ve şöyle demiştim onlara: “Haklısınız, zaten kısa boylu bir adamım, ne olacak ki. beş on kitapta yazdıklarım -herhalde- boyumu geçmiştir.” diyerek salonu gülümsetti. Fakat Nesin, ardından başka  şeyler de söyledi. Mesela şöyle dedi: “Evet doğrudur, yazarlığa başladığımdan beri, değişik konularda hayli çok kitap yayınladım, ödüller de aldım. Ama önemli olan nedir biliyor musunuz arkadaşlar, benim yazdıklarımdan yarına, mesela elli yıl sonrasına okunan kaç kitabım kalacak. Aslında yazarın okunurluluğu o zaman ortaya çıkar, belli olur.” Aziz Nesin’in bu sözü beni çok etkilemişti. Onu, söylediği tümcenin içeriğini anlamaya ve özümsemeye çalıştım yıllarca. Bu gün Aziz Nesin ve öncelikle ne kadar okunuyor bilmiyorum; yarın ne kadar okunacak. İşte bütün mesele burada.

Üç gündür Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitabını okuyorum. 1800’ün sonları ile, 1900’ün başlarını anlatıyor. Kurgusu ve içeriği, işlediği roman karakterleri, irdelediği sosyolojik ilişkiler, sürece ilişkin isimler, adet, gelenek ve görenekler, o dönemin toplumsal yapısındaki Türk, Rum, Ermeni ve diğer azınlıklarla ortaya çıkan mozaik öyle hoş dile getirilmiş ki, bugün aynı, ya da benzeri azınlıkların politik yapılarca birbirine karşı kutuplaştırılması, düşman edilmesi, inanın insanın içini ürpertiyor. Ve şimdi düşünüyorum: Acaba günümüz yazarları bu günden elli yıl sonra okunması  için yazacakları romanlarda ülkemiz için var olan toplumsal mozaik’i nasıl ve hangi yapı içinde ifade edeceklerdir. Örneğin Rumların 6-7 Eylül olaylarında kırılması, ardından ülkeden sürülmesi, ya da kaçmalar, Kahraman Maraş, Sivas ve Çorum’da Aleviler üzerinde oynanan oyunlar; o güzel insan Hırant Dink’in, Berkin Elvanların öldürülmesi; bugün İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerimizdeki Suriyelilere ve Afgan göçmenlere yönelik düşmanlıkların kışkırtılması, Kürtlere yönelik yıllardır tekrarlanan saldırı ve öldürümler, bunlar nasıl anlatılacak. Anlatılacak mı, yoksa her ülkede resmi tarihler üzere egemen güçlerce oynanan tahrifat, bu katliamlar için de mi yapılacak. Bütün bu yaşananları haklı mı göstermeye çalışacaklar. Tıpkı 1915’te Ermenilere yapıldığı gibi: “Canım onlar da bizi öldürmüştü”(!) mü?  diyeceğiz. Doğrusu çok merak ediyorum. Televizyonlara bakıyorum, bir haftadır, halkın, toplumun değerlerine, örneğin bir müzik insanı olan Sezen Aksu’ya karşı sosyal medya tarafından yapılan linç girişimleri bize neyi anlatıyor? Çünkü bu katliamların uzun vadeli planlarını yapanlar, öldürümlere katılanlar, birebir suçu işleyenler satır satır dile getirilmeyecek mi yazanlarca. Onları gizleyecek mi bunları yazanlar. O zaman yazmanın ne anlamı kalır ki, romanın, öykünün, şiirin, edebiyatın, müziğin, sanatın ne anlamı kalır? Açıkçası insan olmanın ne anlamı kalır?

Bir yazar olarak kalemi alıp kendini ortaya atanların her biri, şimdiden bunu düşünmeli. Ülkede düşmanlık alıp başını giderken süslü imgelerle şiirler, öyküler yazmak,yazar, şair, gazeteci, tiyatrocu, popçu, şarkıcı olarak bir harami sürüsünün arkasına katılarak, onların gazıyla bu ülke insanının değerlerine saldırmak kime ne kazandırır. Yarın bu tarih acaba onları affeder mi?

Tüm bunları düşündükçe inanın tüylerim ayağa kalkıyor.

Ve insanlığımdan utanıyorum…

Ali Özenç Çağlar









Yazar, Bugünden Yarına Ne Yazmalı? Yazar, Bugünden Yarına  Ne Yazmalı? Reviewed by Aytül Laçin - aynahikayesi.blogspot.com on Perşembe, Ocak 20, 2022 Rating: 5

3 yorum:

  1. Ali Özenç Çağları yürekten kutlarım. Ne yazık ki ülkemizde de kendisini ırkçılık ve dinvi gericilikte az insan var. Sayıları azda olsa Ali Özen Çağlar ve Kemal Yalçın gibi güzel yürekli, cesaretli aydınımız, arkadaşımız var.

    YanıtlaSil
  2. Sezen Aksunun kapısina giden o güruh,neredeyse katli vaciptir'e döndureceklerdi durumu,bana menemen olaylarını anımsattı.ki yıllarca yanlarinda olan bir insana karşı.bu olay bir tarafa yazıniz çok güzeldi.sanat magazinden ibaret olmamalı...

    YanıtlaSil
  3. Güzel bir yazı olmuş hocam.

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.