2020'de Maskemin İçinden Çıkan Büyülü Sözcükler



2020'nin son gecesinden yazıyorum...

Yazmaya başlamadan önce, geçen yıl yazdığım yeni yıl yazımı okudum. Bu 1 yılda öyle çok değiştim ki, o yazı sanki tabletlere yazılmış zamanlardan kalmaymış gibi merak ettim geçen sene bu zamanlardaki beni. Hem yeni ay, hem de güneş tutulması zamanıymış. Bugünse yengeç dolunayı akşamı. Dolunay, bırakmak zamanıdır ya, bugün ne çok şeyi bırakmak ve ne çok şeyi hayatıma almak istediğimle yüzleştim ben de. En azından, gece saat 12'yi vurduğunda bambaşka bir hayata geçmeyeceğimi biliyorum artık. Çünkü zaten o bambaşka hayata geçtim. Ne içindeyim çemberin, ne dışında. Başka bir yer burası. Maskelerin içindeki ben'lerimle karşılaşa karşılaşa geldim bu güne. Öyle suretler gördüm ki, kimiyle kavga ettim günlerce, kimini Tanrı gibi aşkla sevdim. Dişlerimi sıkıp kaşlarımı çattığım da oldu, kapalı gözlerimden kalbimle öptüğüm de...

Çok bir büyüdüm bu yıl. Çocukluğun saf, arı benliğine dönmek için ne çok büyümek gerekiyormuş meğer. Tekamül sözcüğünü ilk duyduğumda dini bir terim sanmıştım. Din, o kadar ezberletilmiş cümlelerden oluşuyor ki, hep bu yüzden mesafe koydum kendisine. Ama o kadar insana dair ki bütün dinler ve inanç biçimleri, derinlerini anlamaya çalışmaktan hiç vazgeçmedim. Bu yıl en çok; 'büyülü sözcükler' demekti benim için. 2020'de maskemin içinden çıkan büyülü sözcükler oldu. Öylesine hayatımdaydılar ki; bu defa yazmadım, sadece yaşadım sözcükleri. Tekamül mesela, benim için anlamı çocuk saflığına dönmek artık. Hatta kediler belki de en tekamül etmiş canlılar. İhtiyaçları ve hisleri neyse onu yaşıyorlar. Onlar için 'başkası' diye bir endişe kaynağı yok, hatta endişe yok. Yarın yok, dün yok. Şimdi var. Onlar, şimdide, Var'lar...

Zamansızlığı keşfetmeye çalışıyorum bugünlerde. Hep söylenen/yazılan şekliyle değil; içinde ve içimde zamansızlığı yaratmak gayretindeyim. 2020'den önceki hayatım şimdiye kadar bir provaydı da, asıl hayat şimdi başlamış gibi hissediyorum. Similasyon içi similasyonda level atladım sanki:) Ben Maryo'yu sabaha kadar atlatıp prensesi kurtarmış kişiyim bırakır mıyım peşini :)) Yani sabaha kadar anca kurtarabildiğimi düşünürsek, bu oyun işlerinde pek iyi olmadığım ortada. Zaten sevmiyorum da, bir çoğunun aksine. Fakat öyle bir merak duygum var ki, oyunun içinde olup her anını hissederek keşfetmeye ve bir sonraki evredeki hazzı almaya deliriyorum. Bu arada, bu yıl öğrendiklerimden biri de haz duygusunun bilinen çeşitlerinin ötesindeki tatlarını alabilmek oldu. Daha ruhsal ve tek kişilik olan kısımda yer alıyor bu hazlar bu defa ;)

Bu yıl enteresan deneyimler yaşadım. Uyanırken dilime dökülen bazı sözcükler oldu. Bu kısmı yazsam mı diye düşündüm şimdi bir an. Ama, 'yaz Aytül' dedim kendime. Bu gece sadece kendim olmak istiyorum çünkü. Yazan bir insansanız, başkalarının ne düşüneceklerini de tartıyorsunuz çoğu zaman. Ama bu benim 'en olduğu gibi yazım' olacak. Çünkü uzun zaman sonra ilk kez kendim için yazıyorum; sırf, seneye okurum diye :)) Sözcüklere dönersek, kolektif alana dair açılmalar yaşadım sanırım. Mesela bir sabah 'Ermenistan' diyerek uyandım. Birkaç saat sonra haberlerde Ermenistan'ın Azerbeycan'a saldırı haberini görünce çok şaşırdım. Sonra diğer enteresan kısım rüyalar oldu bu yıl. Korona, sel, çığ, patlama... yok yok'la geçirdiğimiz felaketi ve kaybı bol olan 2020'de, en üzücü olaylardan biri de yaşadığım şehir İzmir'imde yaşadığımız depremdi maalesef. Kaybı olan dostların acısını paylaşarak o güne dönecek olursam, yaşadığım ilklerdendi böylesi bir şiddet :( Kızım eşim ve ben daha önceden belirlediğimiz, yaşam üçgeni yapacağımız salonda birbirimize sarılarak geçmesini bekledik. O anda ben, çok korkan kızıma; "Korkma, ben gece rüyamda bu anı gördüm. Birazdan bitecek ve bir şey olamayacak." diyordum. İlginç bir şekilde bir güven duygusu vardı korkunun yanı sıra. Keşke depremde hissettiğim o güven duygusu hayatımın her alanında olsa... En kötü haldeyken bile geçip gideceğine, ama bitmeyeceğine inanabilsem keşke:(

O halde, 'Teslimiyet' sözcüğünden bahsetmenin yeridir bence. Kelimeler içinde en zoru, ve en hayatı kolaylaştıranı aynı zamanda. Sonsuzluğun bilincine varmış, dünyanın bir tekamül yeri olduğuna inanmış olsam da, insan varlığım için henüz acı ve korku da yazılımımdaki yerini koruyor. Bazı şeyleri bilmek hayata geçirmeye yetmiyor. Enerjetik bir varlık olduğumu ve düşüncelerimle yaratabildiğimi artık biliyorum. Ama, henüz düşüncelerimi teslimiyet düzeyinde kontrol etmeyi beceremiyorum. Zaten en çok da kontrolü bırakarak kontrol edebileceğimi öğrenmeye geldim herhalde buraya. 

21 Aralık'ta Kova Çağı'na attığımız ilk adım, ilk geçişle, yazdıklarımın daha çok kişi tarafından anlaşılır olacağını varsayıyorum. Ve bu yıl, her şeyin başında hayatıma giren ilk sözcükle devam ediyorum; Su... Hatta bir yazım var onun ardından yazdığım; bir gün yazacağım belki de yazmadan sadece yaşayacağım kitaba dair; 'Rüyalarını İzledim' başlığıyla. Arınmayı diledim su'yla. Sonrasında hayatıma giren meditasyonlar oldu canım Ayşe Tolga'yla. Nam-ı diğer; 80'lerin Gülden'i. Aslında Meraklarımla Buluşturan Kalp Şifacılarım başlığıyla tek tek anlatmak isteniştim şimdi yazdıklarımı ama, senenin son günü hepsini bir arada yazmak nasip oldu. Detaya girmeyeceğim fakat, gerek canlı yayınlarda halen yapmakta olduğu bilgilendirici ve samimi sohbetleri olsun, gerekse kanalında ve instagram hesaplarındaki paylaşımlarıyla, yönlendirmeli meditasyonlarıyla olsun çok şey kattı bana. Minnettarım kendisine🙏💖

Ve tabii ki canimm Hocam Hülya Balıkavlayan. 'Deli miyim neyim?' diyen Ben gibi dostlarla buluşmamı sağlayan Türkiye'nin en iyi astrologlarından, ilmine ve olduğu gibi oluşuna hayran olduğum, içindeki kız çocuğunu gördüğüm Can kadınıma çok çok kalp :)😊💖💖💖 Grubumuz AEON'la zirveye taşındı yüreğim. Kristallerle, ışıkla ve içinde olmaktan en mutlu olduğum oluşumla 'Bir' olduk. Daha fazlasını bir başka yazıda yazacağım, söz ;)

2020'nin en iyi öğrettiği sözcükler ise Sabır ve Tahammül oldu ne yazık ki. Bu kısma şimdi pek giresim yok açıkçası. En yara aldığım taraf oldu çünkü. Hem maddi, hem manevi açıdan kendimi sıkıştırılmış hissettiğim, en değer verdiğim özgürlük duygumun elimden alındığını hissettiğim ve beni hayatıma aldıklarıma dair tekrar bakmak durumunda bırakan en çok cebelleştiğim, üzülüp kırıldığım, sorguladığım iki  sözcük... Sadece şunu söyleyebilirim ki; "Ayy ben asla şunu yapamam" diye bir şey yokmuş. İnsan, her duruma uyum sağlayabilen, değişen duruma uyum sağlayıcı çözümler üretebildiği sürece hayatta kalanmış. 

'Mevcudiyet' kelimesi de normalde pek kullanmadığım, fakat an'da kalmak dediklerinin asıl karşılığıymış. Bazı sözcükler hayatın içinde kendi anlamını yaratırmış. Ya da var oluşun anlamı, kendi özünde saklıymış...

Senenin son sözcüğü de samimiyet idi. Diğerlerine bakarsak en çok kullandığım ve en yakın bulduğum kelimedir kendime. Fakat bazen en iyi bildiklerine tekrar bakmak gerekiyor. Biliyorum sandığının içinden doğuyor çünkü mucizeler. Her gün baktığın bir ağaçla bağ kuruyorsun mesela. Artık ağaç ağaçlıktan çıkıp başka bir şey oluyor. Hayat oluyor, arkadaş oluyor, aşk oluyor hatta. İşte diyorsun; samimiyetin asıl anlamı aşk olmak. Öyle derin, öyle kendin gibi...

Son bir aydır çok rastladığım bir cümle oldu bir de; 'sınırlarını aşmak'... Sınırlar içinde yaşadığımız bir yılın ardından, yıla damga vurabilecek en güzel cümle de sona saklanmış tabii :) Ve bunca sınıra rağmen, -yaşam demek sınırsız olasılık demek olduğuna göre- sınırsız olasılıkların içinde sınırlarımı belirlemekle meşgulüm şimdilerde. Ama buradaki sınırlara 'kendini bilmek' demek daha doğru olur. Hani şu meşhur Delphi'deki Apollon Tapınağı'nın girişinde altın harflerle yazan cümle; Kendini Bil! Orjinal haliyle; Nosce te ipsum! Kendimi tanıdığım, bildiğim ölçüde sınırlarımı bilir, ve sınırlarımı bildiğimce onları aşabilirim öyle değil mi;) Biraz karmaşık oldu ama umarım anlatabilmişimdir. Öyleyse bu paragrafı meşhur bir cümleyle bitirip, yavaştan yazıyı da sonlandırayım artık. "Seni sınırlayan tek şey, sınırlı olduğuna inanmandır."

Maskelerin ardında, kendi içsel maskelerimizle, gölgelerimizle yüzleştiğimiz bir yıl oldu hepimiz için. Benim geçen yılki dileğim de gölge yanlarımı tanımaktı. Tabii o sıralar sadece, Carl Gustav Jung'un bir arketipiydi benim için gölge. Tıpkı samimiyet sözcüğünde olduğu gibi, onu da yaşayarak öğrenmenin ne olduğunu henüz bilmiyordum. Senenin son gününden, maskemin taa içinden baktım geçtiğimiz yıla. Kayıpları boldu maalesef. Bu yıl içinde yüreği yanmış herkese sabırlar diliyorum. Acılı, sancılı bir tüneldi 2020. Ama her şeye rağmen çok güçlü bir öğretmendi. Sözcüklerin yazmaktan ve konuşmaktan çok daha öte olan büyülü yanlarını keşfettim. Derinlerdeki anlamlarını içselleştirmemi ve hayatıma geçirmemi sağladı. Kendisini sevgiyle uğurluyor ve onurlandırıyorum. Şimdiyse tünelin sonundaki ışığı tanımak niyetindeyim. Yeni yılda, karanlığın gözleriyle görebildiğim ışığımla buluşmaya ve parlamaya niyet ediyorum. Sevdiklerim, ülkem ve tüm insanlık için, hayvan dostlarımız ve doğa ana için iyileşebilmeyi, neşeyle ve bollukla, sevgiyle yaşamayı diliyorum. Varoluşa aşkla...



2020'de Maskemin İçinden Çıkan Büyülü Sözcükler 2020'de Maskemin İçinden Çıkan Büyülü Sözcükler Reviewed by Aytül Laçin - aynahikayesi.blogspot.com on Perşembe, Aralık 31, 2020 Rating: 5

6 yorum:

  1. Yazınızı merakla bekliyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıyı 31'ine geçtiğimiz gece yazdım. Fakat düzenlenmesi gerekiyordu. Öte yandan başlığına ve içeriğine uygun olarak 2020 imzası taşısın tarihin. Ben de bir cümleyle yayımlayıp, içeriği sonra ekledim:)) Mutlu yıllar...

      Sil
  2. Lisenin bitiminde, (bitiremedim dokuz eylül üniversitesini tamamen bırakmaya karar verdiğim yıl) bir çıkmaza girip ne yapacağımı bilemez bir vaziyette dershanelerin ücretsiz rehberlik servislerine başvurmuştum. Kadın bana alelade, ''bu puanlarla istediğin bölüme yerleşmen zor'' demişti. Tamam bir önlisans dönemim oldu uzattım ama şuan lisans bölümünü bitirme arifesindeyim.:) Yani insan kendi sınırını ancak kendi bilebiliyor... Sanırım o bamteli dedikleri şeye bir işe girişirken dokunmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Bence kapasite dedikleri şey insanları tamamen yozlaştırmak hatta bezdirmek için uydurulmuş bir ergüman. Neden o zaman en masum diyebileceğimiz biri bile bugün bir ''cinayet'' işleyebilirken, neden çok büyük başarılara adım atmasın... Ben bu konuda biraz dolmuşum galiba. :D
    Herkese çok selamlar :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel dolmuşsun, ne güzel konulara değinmişsin. Gençliğe dair var olan umutlarımı ikiye katladın Berkecim ;) Seninki benzeri ket vurmalar hepimiz yaşamışızdır. Kimini 'yapabilirim'e dair kamçılarken, kimini kendi içine çökertip hayatının gidişatını değiştirebilecek tavırlar bunlar. Neyse ki sende olumluya doğru işlemiş durum. Bu noktada sana hemen bir tavsiye vericem; Sinan Canan. Önce videolarına bir göz at, belki kitaplarını da okursun;)
      Aslında bizler sınırsız varlıklarız fakat, sınırlılığımıza öyle bir inanmışız ki, tekrar gücümüze kavuşmak ne kadar sürer bilmiyorum. Mevzu derin :)) Harikasın canim, çok öpüyorum seni :)

      Sil
  3. Aytülüm kelimelerin su gibi akıyor okurken içime.
    Müthiş bir aktarma gücün var keyifle okudum. Yüreğine kalemine sağlık kuzum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah canim Haticem nasıl iyi geliyorsun hep bana... Senin gözüne gönlüne sağlık asıl güzel dostum...

      Sil

Blogger tarafından desteklenmektedir.