Bir gün ölüm seni bulduğunda yaptıkların için mi pişman olacaksın, yoksa yapmadıkların için mi? Ya da belki hiç bir pişmanlığın kalmayacak. Kim bilir? Evrenin, örümcek ağı ihtişamındaki bağını hissettiğinde geçeceksin uzun zamandır oyalandığın eşikten. Perdeler uçuşunca meltemle tatlı tatlı, görebildiklerin genişleyecek. Gördüğün şeyler, inançlarının izin verdiği, duygularının seçtiği ve daha önceden üzerinde deneyimin olanlardır. Ya göremediklerin neler?.. 400 milyar birim bilgiden, sadece 2000 tanesini işleyen bir beyne sahibiz. 400 milyar bilgiden hangilerini algılıyoruz ve bilincimizde fark ediyoruz? Farkında oldukların ve farkına varamadıklarınla kimsin sen?
"Kral çıplak!" diyen, herkesin gördüğü ama söylemeye cesaret edemediğini söyleyebilen cesur çocuk musun, aptallıkla suçlanırım diye çoğunluğa dahil olup görünmeyeni varmış gibi kabul eden mi, yoksa kral mı?
Ortaçağda bilge kadın kültünün yarattığı korkuyla cadı avları yapıldı. Hristiyan kültürünün egemen kıldığı, erkek egemen toplum düzenine uymayan insanların ve kültürlerin ortadan kaldırılması hareketininin belirgin bir görüntüsünden başka bir şey değildi. Kadın bir çok toplumda din adı altında hor görülmelerden taşlanmalara uzanan adaletsizliklere, şiddete maruz kalırken elbette ki hep tek başına değildi. Gücü elinde tutan ataerkil zihniyet, kadınlar kadar olmasa da erkekleri de kendi düzeni içinde -var olabilmeleri adına- kendine tutsak etti. İki yol vardı artık insanlık için; düzene uymak ve kaybolmak, ya da, düzene karşı durup kendi potansiyelini gerçekleştirebilmek adına "Kral çıplak!" deme cesaretini gösterebilmek. Cesurlar için yine iki durum söz konusuydu. Ya kitleleri peşlerinden sürükleyip bilinci yükselten, ya da gerçekleri gün yüzüne çıkarabilmek adına zindanları göğüsleyenlerden oldular.
"Düşman göster,
Dayanışma duygusunu kışkırt,
Düşündürme!
Sürekli çatışma çıkar ki, taraftarların düşünemesinler! İnsanların mantığına değil içgüdülerine hitap et!" (R Kompleksi)
Gücü elinde tutanlar gücün lanetiyle karanlığın birer hizmetkarı olarak kalsalar da, o kadar çok insanın üzerinde hüküm sahibiydiler ki, egolarının kurbanı olup toplulukları katlettiler. Yalnızca çok azı egolarından sıyrılıp tohumlanabildi. Zaten onlar artık kral değil, gerçek birer önderdi. Peki ya sen, başkası tarafından güdülen içgüdülerinle mi, kalbinden gelip aklından süzülen sesle mi davranıyorsun? Çoğunluk kraldan çok kralcıyken, sana ait olan tek krallığının, yani yaşamının hem efendisi, hem emekçisi olan seni görebiliyor musun? Varlığının gerçekliğini deneyimleyen, inançlarını öğrendikleriyle besleyerek merakını ehlileştirebilmişlerden misin, yoksa tüm şekillendirilmelere sorgusuz ayak uydurmuş, kalıba dahil olmuşlardan mısın? Kimsin sen?
"Ben de senin gibiyim ama senin olmadığın yerdeyim, bana güç ver nefret ettiğin herkesin canına okuyayım!"
Ne çok 'Ben' var benliğimizde. Tüm Ben'lerin içinde en çok 'öteki beriki'den birini seçiyoruz kendimize. Ya da 'biz ve onlar'. Yerleşik bir ayrılık bilinci, sürekli olarak iki şık çıkartıyor karşımıza; kurban ve katil, güçlü güçsüz, sömürülen sömüren, ezen ezilen... gibi. Kendi gücümüzü başkalarına teslim etmek, bir şeylerin ya da birilerinin hayatımızı kontrol etmesine izin vermektir. Dolayısıyla ortaya çıkan kurban psikolojisi; sahip olduğumuz / olamadığımız şeylerde, yaşadığımız olaylarda bir şeyleri ya da başkalarını suçlu tutmaktır. Başkalarının kendi bilincimizi ve seçimlerimizi yönetmesine izin vermektir. İnsanlar kurban psikolojisiyle doğmazlar, ama öyle büyürler, öyle öğrenirler. Bir şeyleri değiştirme gücünden yoksun olduğumuz inancıyla, kendimizi güçsüz ve çaresiz hissederiz. Oysa, hayat öyle bir armağan ki, kimselerin ellerine teslim edilemeyecek, ve nefretle harcanamayacak kadar değerli.
Peki şu anda neyi yaşamayı seçiyorsun? Farkında oldukların ve olamadıkların, gördüklerin ve göremediklerinle kimsin sen?
Not: Azra Kohen'in Aeden adlı romanını tanıttığım bir önceki yazımda, Azra Kohen benim filkrimi çalmış demiştim :)) Yine iddialıyım çünkü bu kadar aynı sözcüklerin büyüsüyle anlamlandığınız birileriyle eş zamanlı sorgulamalarda buluşamıyorsunuz her zaman. Bu yazım ilk olarak 09.01.2019 tarihinde Akhisar Postası'nda yayımlandı. Ve dün Azra Hanım instagram hesabında yeni kitaptan bir bölüm yayımladı. Başlığı görünce anlayacaksınız zaten :) Latife bir yana, Sevgili Azra Kohen; sizinle ayrı düştüğüm hiç bir fikriniz, cümleniz olmadı bugüne kadar. Aynı okyanusta olmaktan onur duyuyorum sizinle. (Belki bişey olur da Azra Kohen de beni okur. Mucizelere inanıyorum :)
Birkaç saat önce 16 Ocak tarihiyle yayımladığı İnstagram paylaşımı:
(Seni seviyorum Azra kohen😍💖)
azrakohen
Son 6 gün...
"Kimsin sen?
Sen, yapmayı seçtiğin her davranışsın.
Bedenini ve duygularını paylaşmayı seçtiğin her kadının ya da erkeğin toplamısın.
Söylediğin tüm yalanların karşılığı ve umursamadığın her değerin yokluğusun sen.
En çok da, kendine sürekli söylediğin yalanlardan geriye kalansın.
Sen, olmayı seçtiğin kişisin.
Ve daima kendini seçebilirsin.
Seç!
Davranışlarını seç..
Bedenini ve duygularını paylaşacağın kişiyi seç.
Dokunduğun herkesin kendini sana bulaştıracağını bilerek dokunacağın kişileri seç.
Yalanların senden eksilttiğini, seni azalttığını, korumamayı seçtiğin her değerin zamanla kalbinde büyük bir yokluğa dönüşeceğini ve seni anlamsızlaştıracağını bilerek seç.
Ancak kendine yalan söylemeyenlerin anlamlanabildiğini anlayarak seç!
Ve sakın unutma: Sen, her davranışta, dokunduğun her tende, seçe seçe oluşturduğun kişisin.
Her olayda, her duyguda kendini oluşturduğunu bilerek kendini seç.
Sahte olan her şeyi bırakıp geç!
Geç ki hayatının kalabalığı azalsın ve bedenine hükmedecek güçte anlamlı, gerçek duygular, o duyuları hissettirebilecek gerçeklikte doğru insanlar gelebilsin hayatına.
Kum kalabalığında bir çölün kuraklığında değil, can kalabalığında bir ormanın bereketinde yaşamayı seç.
#görbeni bir kendini seçme hikayesi."
Sen, yapmayı seçtiğin her davranışsın.
Bedenini ve duygularını paylaşmayı seçtiğin her kadının ya da erkeğin toplamısın.
Söylediğin tüm yalanların karşılığı ve umursamadığın her değerin yokluğusun sen.
En çok da, kendine sürekli söylediğin yalanlardan geriye kalansın.
Sen, olmayı seçtiğin kişisin.
Ve daima kendini seçebilirsin.
Seç!
Davranışlarını seç..
Bedenini ve duygularını paylaşacağın kişiyi seç.
Dokunduğun herkesin kendini sana bulaştıracağını bilerek dokunacağın kişileri seç.
Yalanların senden eksilttiğini, seni azalttığını, korumamayı seçtiğin her değerin zamanla kalbinde büyük bir yokluğa dönüşeceğini ve seni anlamsızlaştıracağını bilerek seç.
Ancak kendine yalan söylemeyenlerin anlamlanabildiğini anlayarak seç!
Ve sakın unutma: Sen, her davranışta, dokunduğun her tende, seçe seçe oluşturduğun kişisin.
Her olayda, her duyguda kendini oluşturduğunu bilerek kendini seç.
Sahte olan her şeyi bırakıp geç!
Geç ki hayatının kalabalığı azalsın ve bedenine hükmedecek güçte anlamlı, gerçek duygular, o duyuları hissettirebilecek gerçeklikte doğru insanlar gelebilsin hayatına.
Kum kalabalığında bir çölün kuraklığında değil, can kalabalığında bir ormanın bereketinde yaşamayı seç.
#görbeni bir kendini seçme hikayesi."
KİMSİN SEN?
Reviewed by Aytül Laçin - aynahikayesi.blogspot.com
on
Perşembe, Ocak 17, 2019
Rating:
çok ilginç gerçekten de sanırım ruh ikizi dedikleri bu olsa gerek...sevgilerimle...
YanıtlaSilAynı kaynaktan geldiğimiz benzerlerimizi bulmanın mutluluğu :) Sevgiler...
Silgüzel sözleri not aldım
YanıtlaSilTeşekkürler, sevgiler...
SilSimdi bu yazari ben de cok merak ettim. Hemen arastirip listeme alayim 😍
YanıtlaSilUmarım bu kitaplar daha çok kişiye ulaşır. Sevgiler Deryacım :)
SilSitenizi yeni fark ettim ve hemen takibe aldım, benim siteye de beklerim, geniş kitleler oluşturmak daima güzeldir...Selam ve Dua ile...
YanıtlaSilHoş geldiniz uğruyorum hemen bloğunuza. Selamlar size de.
SilMütevazısınız:) Her iki yazının yazarını kapatıp yüz kişiye hangisinin kime ait olduğu sorulsa sizin yazınızın Azra Kohen'e ait olduğunu söyleyecek en az elli kişi vardır. Geri kalan elli kişi de Azra Kohen'in yazısının size ait olduğunu söyleyecektir. İnanmazsanız sorun:)
YanıtlaSilOsman Bey Çok hoşsunuz, çok teşekkürler nasıl mutlu oldum :)
SilAynı frekansta olmak böyle bişey galiba. Çok çok teşekkürler, sevgiler...
Düşünce çizginizin kesiştiğini gösteri bu ikinizi de aynı keyifle okuyorum .
YanıtlaSilEş zamanlılıktan dolayı latife etmek istedim ben de :) Yoksa çook fırın ekmek yemem lazım tabii Sevgili Kohen'e yetişmek için. Çok teşekkürler Haticem.
SilSayfanızı arkadaşımın sitesinde gördüm bi uğrayayım dedim sayfanızdaki çoğu yazı çok hoşuma gitti takibe aldım sizi. inşallah sürekli yazmaya devam edersiniz <3 bana da beklerim ^_^
YanıtlaSilTelif konusunda problem yaşıyorsanız sitenize html kodu ekleyin yazılarınızı kopyalanamaz yaparsınız benim sitem şuanda öyle bakın hoşunuza giderse
Hoşgeldiniz :)
SilBloğunuza geldim takibe aldım fakat yorum bölümünü bulamadım.