Nobel Barış Ödülü Cesarete Verildi


https://aynahikayesi.blogspot.com/2018/11/nobel-bars-odulu-cesarete-verildi.html

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü

Daha önce Akhisar Postası'nda yayımlanan bu yazımı bloğumda yayımlamak için en uygun düşecek günlerden biriydi bugün. Aslında bir kaç dakikadır ertesi güne geçtiğimiz için bir gün sonrasının tarihini taşıyacak. Fakat insana ve çokça da kadına şiddetin günü hiç geçmiyor ne yazık ki. Ne yazık ki vahşet, tarihin kanlı ve kirli insanlık geçmişi sayfalarında kalamadı hala...

Nobel Barış ödülü'nün bu yılki sahipleri cinsel şiddetin savaş silahı olarak kullanılmasına engel olmak için ortaya koydukları çabalardan ötürü Ezidi aktivist Nadia Murad ve Kongolu doktor Denis Mukwege oldu.

Her şeyin bittiğini düşündüğünüz anda, mucizeyle tanıştınız mı? Çok imkansız bir sözcük, hatta belki gerçek olamayacak kadar fantastik geldi değil mi ;) Canım öyle mucize dediysem, denizi ikiye bölmekten falan bahsetmiyorum. Yaşamda bazen yaşadığımız ufak tefek şeylerde bile mucize var görebilene. Ama insan ırkı farklı deneyimler yaşıyor bu dünyada. Aramızdan bazılarının maruz kaldıkları karşısındaki cesareti ve umudu onlara güç verirken, bazılarımız ise aynadan kendine bakar gibi duyar, hisseder diğerinin acısını. Yaşayan ve hissedenlere gelir mucizeler. Mucizeyi yaşayanlardan biri de, seks köleliğinden kurtulmayı başaran Ezidi aktivist Nadia Murad'dır.

Yaşayan ve hisseden, süregelen savaş ve katliamların getirdiği acıyı hafifletebilmeye adanmış iki hayat ödüllendirildi. Eminim ki asıl ödül, dokunabildikleri her bir yürekte gördükleri umuttur onlar için. Tecavüze uğrayan Ezidi kadınların yaşadıkları travmaları atlatması için çalışan Yazda adlı sivil toplum örgütünün yaptığı açıklamasında da dile getirdiği gibi, Barış Ödülü'nün, acı ve korkudan beslenen karanlığa ışık olması ve, dünya barışına katkı sağlamasını diliyorum. 

"Bugün Ezidiler, diğer azınlıklar ve IŞİD'in tüm soykırım ve toplu katliam kurbanları için özel bir gün. Umarız bu tanıma; Nadia ve Ezidilere adalet, barış ve bir arada yaşamı getirmek için çalışmalarında yardımcı olur." (Yazda)

Ezidiler neden binlerce yıl katliama uğradı?
Türkiye'de Ezidiler üstüne en kapsamlı çalışmayı yürüten Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Amed Gökçen şöyle diyor: "Yezidi kelimesinin Ortadoğu'da çok ciddi bir negatif algısı var. Hasan ve Hüseyin'i öldüren Yezid Bin Muaviye'den kaynaklı özellikle Aleviler, Şiiler ve bir kısım Sünni toplum arasında Yezid bir hakaret, küfür olarak söyleniyor. Sırf 'Y' harfi yüzünden bu insanların binlerce çocuğu öldürüldü. Bunlar Yezid'in soyundan geliyor. Bu insanların bir şekilde İslam içerisine çekilmesi lazım diye düşünülüyordu. Oysa Ezidilerin bununla hiç bir alakası yok."

"Diğer dinlerle en büyük farkları melekleri anlatış biçimleri. Bu farklı anlatım, 'onlar kötülük meleğine inanıyor' gibi bir algıyla bu halkın binlerce yıldır katledilmesine yol açtı. O melek, Meleke Tavus'tu."

Meleke Tavus, Ezidiliğin ortaya çıkışını ve bu günkü yapısını da anlatan en önemli hikayelerden biri olarak görülüyor. Ben burada bu konuya kısaca değinmek istedim. Detaylı bilgi aşağıda vereceğim link ve internette mevcut. Yeter ki duyduklarımızla değil, okuduklarımızla öğrenelim. Ezidilere dair bilinen, daha doğrusu bilindiği zannedilen bir takım fikirler mevcut hepimizde. Zaten savaşların en büyük destekçisi; sorgulamayan, araştırıp öğrenmeyen, gerçek bilgi yanı başında dururken, kolaya kaçıp kulaktan dolma öğrendikleriyle yetinenler değil mi? Aleviler mum söndürürmüş, Ezidiler şeytana taparmış der geçeriz. Biz -mış -miş'lerle içten içe kendimizden olmayana kin beslerken, asıl içimizdeki şeytanı besliyoruz oysa. Cehennem zebanileri salyaları akarak tecavüz ederken insanlığa ve yaşama, biz kulaktan dolmacı akıl ve vicdan eksikleri, zebanilerin küçük şeytancıklarına dönüşüyoruz. Güçlü vampirler gezegeninde, küçük kan emici sinekler bürümüş her yanı. Hangi din, hangi inanç biçimi ve hangi Tanrı canın cana zulmünü, katlini ister bir düşün! Akıl ve kalple görmeyi öğrenmekten başka çaresi yok insanlığın.  

Peki, sırf farklı inançlara sahip diye insanların birbirini katletmesi, zulmü son bulur mu bir gün? Din ve siyasetin doymayan güç sarhoşluğunun afyonundan bir gün uyanır mı insanlık? Dünyamızın, bir tarafta cellatlar, diğer yanda cellat aşıkları tarafından ele geçirilmişliği, el değiştirir mi barışla? Ve farkına varıp baş kaldırabilmemiz için illa Nadia'nın çaresizliğini mi yaşamalıyız? Hurafelerle böceklenmiş zihinlerin karanlığına hizmetkar olmuş, üzerine bardak kapatılmış sinek gibiyiz. Arasıra nefes almamıza yetecek kadar açıp kapatılarak yaşatılıyoruz(?) En öncelikli dürtümüz; hayatta kalma dürtüsüne esir edilmiş yaşamlarımız. Nefes alacak kadar yaşıyoruz. Şiddeti farklı sadece beynimizde olan depremlerin. Yaşayanın acısını yaşamadan da hissedebilme yeteneğine sahipken, basit hayatlarımıza yüklediğimiz boş anlamları ayyuka çıkarıyoruz. Oysa mucizeler; yaşayanlar ve hissedenlere sunulurken, tek  koşulan şart; cesarettir. İnsan olabilmenin tek ölçüsü; vicdandadır büyük sır. Yeryüzünün yaratıcı rahmidir kadın. Ve kadın; ezilen, yakılıp yağmalanan, katledilen toprağıdır. Candan can var eden kıymetlisiyken hem de!



https://aynahikayesi.blogspot.com/2018/11/nobel-bars-odulu-cesarete-verildi.html




Aytülpedia ;)
Nobel Barış Ödülü'nü kazanan ilk Irak'lı; Nadia Murad:
IŞİD tarafından 2011'de 21 yaşındayken kaçırılan ve 6 erkek kardeşi öldürülen Nadia, daha sonra örgütten kaçmayı başararak Almanya'ya gitmişti. Eylül 2016'da BM İyi Niyet Elçisi ilan edilen Murad, 2017'de Avrupa Konseyi tarafından düzenlenen Vaclav Havel Ödülü'ne layık görülmüştü. Kaçtığından beri insan ticaretini durdurmak için mücadele veren Murad, BM'deki görevi sırasında ise özellikle insan ticareti mağduru mülteci kadın ve genç kızlar konusunda farkındalık oluşturmaya yönelik faaliyetlerde bulunuyor. Ve bu faaliyetleri ona çok özel bir ödül getirdi. 2018 Nobel Barış Ödülü, bu yıl, mucizesini cesaretiyle gerçekleştirebilmiş olan; Nadia Murad ve Dr. Denis Mukwege'e verildi.

Nobel Barış Ödülü'nü ilk kazanan Kongo'lu Dr. Denis Mukwege:
Hayatını çoğunu Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki cinsel şiddet mağdurlarına yardım etmeye adayan jinekolog Denis Mukwege, yıllardır tecavüz mağdurlarının tedavisi için uğraşıyor. Mukwege ve ekibinin cinsel saldıralara maruz kalmış binlerce kişiyi tedavi ettiği biliniyor. 1955 doğumlu aktivist ve insan hakları savunucusu Kongolu jinekolog, savaş ortamında tecavüze uğrayan kadınları Bukavu'da kurduğu Panzi isimli hastanede etkili bir şekilde tedavi etmesiyle yakından tanınıyor. Ayrıca, aralarında BM insan hakları ödülünün de bulunduğu çok sayıda uluslararası ödüle sahip.


Mirabal Kardeşler olarak bilinen Patria, Minerva ve Maria Teresa; 1930'dan 1961'e değin Dominik Cumhuriyeti'ni yöneten Rafael Trujilo diktatörlüğüne karşı mücadele veriyordu. 1960 yılında diktatörlük karşıtı mücadeleleri ülke çapında yayıldı. 25 Kasım 1960 tarihinde diktatörlüğe karşı mücadele ettikleri için diktatörlük askerlerince tecavüz edilerek öldürüldü. Öldürülmeleri kamuoyuna araba kazası olarak duyuruldu. Kurdukları Clandestine Hareketi öldürülmelerinden bir yıl sonra diktatörlüğün yıkılmasında önemli rol oynadı.
BM Genel Kurulu 1999 yılında Mirabal Kardeşler'in ölüm yıl dönümü olan 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan etti.


https://aynahikayesi.blogspot.com/2018/11/nobel-bars-odulu-cesarete-verildi.html

Yararlanılanlar:
http://gazetekarinca.com/2018/10/nobel-baris-odulu-nadya-murad-ve-denis-mukwegeye-verildi/
https://m.bianet.org/bianet/toplum/158122-ezidiler-o-y-harfi-yuzunden-hep-katliama-ugradi
https://listelist.com/nadia-murad-kimdir/
http://www.wikizeroo.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvTWlyYWJhbF9LYXJkZcWfbGVy











Nobel Barış Ödülü Cesarete Verildi Nobel Barış Ödülü Cesarete Verildi Reviewed by Aytül Laçin - aynahikayesi.blogspot.com on Pazartesi, Kasım 26, 2018 Rating: 5

10 yorum:

  1. Tam da güne yakışır bir yazı olmuş gerçekten de...
    Bu aralar TV-gazete uzak duruyorum... Sanki kendimi daha pozitif hissedebiliyorum okumayınca ya da izlemeyince... Dolayısı ile ödüllerin kime verildiğini de bilmiyordum...
    Sayende öğrenmiş oldum ♥

    Mutlu haftalar canım....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de son günlerde her şeyden biraz uzak durmayı seçtim. Hatta yoruma cevabım bile gecikti :) Katkı olduğuna sevindim canim. Çok teşekkürler, mutlu hafta sonları olsun :)

      Sil
  2. çok güzel bilgiler paylaşmışsınız çok teşekkürler...Yezidilerle ilgili bir kısım bilgilere Zülfü Livaneli nin Huzursuzluk kitabında denk gelmiştim yanılmıyorsan...insanlar insanlara din dil ırk renk ayrımı yapmadan eşit davranması gerektiğini öğrenmesi için daha ne kadar acılar çekilmesi gerekiyor acaba...o gün geldiğinde...insan insanlığa yakışır şekilde yaşıyor olacak...insanlık ve dünya kurtulmuş olacak...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim yorumunuz için. Derler ya, 'insan doğulmaz, insan olunur' diye. İnsanlık ne zaman insan olmayı hatırlayacak kim bilir... Yine de kollektif bilincin yükseldiğine dair gördüklerimiz, yaşadıklarımız bir umut oluyor. Umarım...

      Sil
  3. Blogunuzu çok beğendim. Başarılar dilerim

    YanıtlaSil
  4. Isabetli bir secim olmus. Uzay caginda hatta uzay cagini da gecmisken hala hakkimiz da hakkimiz cigliklari atmamiz ne üzücü. Ay günceni de okudum canim yazma konusunda duygularini paylasiyorum 😍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kadının dünyanın dengelerinin tekrar oturtulmasındaki önemi anlaşılıncaya ve ezilip şiddete maruz kalanlar bitene kadar da sürecek hakkımız için çığlıklarımız. Keşke... :(
      Ay Güncem'e dair aynı hislerde olduğumuza da sevindim canim :)

      Sil
  5. Ödül hakedilen yere gitmiş. Tüm insanlığın çekilen acılara ortak olması gerektiği farkındalığı için önemli bir mesaj.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım ortak olup empati yaparak acılar son bulur. Teşekkürler yorum için :)

      Sil

Blogger tarafından desteklenmektedir.