YARIM ADAM / Kitap İncelemesi

https://aynahikayesi.blogspot.com/2018/08/yasadgnz-hayat-sorgular-msnz-yoksa.html


Yaşadığınız hayatı sorgular mısınız, yoksa; 'Amaan hayat işte, böyle gelmiş böyle gidiyor.' diye mi düşünüyorsunuz? Peki, yepyeni bir yaşam kurabilmek için harekete geçmeye hazır mısınız?

"Felakette tabiatın rahmine düşen, parklarda ve çadırlarda dünyaya gelen yeni bir insan ırkıyız. Eski hayatlarımızı, kazanma ve kaybetme üzerine kurdukları modern dünyadaki tahakkümü, sömürüyü, eğitim yetersizliğini, fırsat eşitsizliğini, ataerkil yapıları, kötü çalışma koşullarını, sefaleti ve asfaltla kaplı sokaklardaki yılışık duyguları ve ısı yalıtımlı kalın duvarların arasına sıkışanların yalnızlığı, can sıkıntısı ve değersizlik hissini; kapıları silahlı telsizli bekçilerce tutulmuş hapishaneden farksız sitelerde depresyon, gelecek kaygısı, para endişesi, çok çalışma gereği, başarı dayatması, kazanma, biriktirme ve sahip olma hastalığını reddediyoruz."


Okuduğunuz paragraf bir romana ait. Ama ne yazarı tanıdık, ne de kitabı. Fakat yılmadan, doğru bildiği yola inanarak ve kendisi gibi düşünen bir çok insanı bir araya toplamayı başarabilmiş bir yazardan bahsediyorum; Şafak Pala, namıdiğer Yarım Adam. Sosyal medyanın hayatlarımızda tartışmasız etkisi sayesinde, sayısı gün geçtikçe artan kendi okuyucu kitlesini oluşturmuş bir yazar kendisi. Bizim yollarımızın kesişmesi, bir tesadüf sonucu oldu. Aslında ben hiç bir şeyin tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Aynı frekansta olanlar elbet ulaşır birbirlerine. Şu an bu yazıyı okumakta olan siz sevgili okuyucuyla buluştuğumuz gibi.😉


"İnsanın kendi doğasına giden yolun dönemeci bir felaketle can bulabilir mi? Ya da bir felaket yaşamadan da sıkıştığı cehennem döngüsünden, cennetine giden yolu tekrar bulabilir mi?"

"İstanbul depreminden sonra Gülhane Parkı'na sığınıp çadırlarda yaşamak zorunda kalanların yapay hayatlarının şaşırtıcı ve ilginç şekilde doğallaşmasını, karakterlerin distopyadan ütopyaya uzanan yolculuklarında felaketlerin kurtarıcı etkisini anlattım." diye kitabının konusuna dair fikir verirken, bir yandan da, "Sine-i okura döndüm" diyor yazarımız ve şöyle devam ediyor; "Yazarın popülerliğini metinden daha önemli kabul eden büyük yayınevleri okuma zahmetine bile girmeden kitabı reddettiler." O da redde retle cevap vermiş ve yayıncıları protesto ederek, 6 yıl 5 ayda yazdığı üç kitaplık seriyi, kitabın tamamını Facebook sayfasında ücretsiz olarak yayınlama kararı almış. Halen de, belli zaman aralıklarıyla bölüm bölüm yayınlanmakta.

Sizce bir ütopya gerçek olabilir mi? Sıradan koşuşturmacaların içinde tükettiğimiz, ama istediğimiz gibi yaşayamadığımız hayatlarımızı değiştirmenin bir yolu olamaz mı? Eskiler; "Olacakla öleceğe çare yok." derler. Hayatın akışı içerisinde zaten ne olacaksa oluyor. Bedenlerimiz mutlaka bir gün hayata veda ediyor. Ama, akıp giden yaşamda değişim için yapabileceğimiz hiç bir şey yok mu? Kitabın bir yerinde geçen şu cümle yazarın kendi bakış açısını özetler nitelikte:"Yani sen şimdi ütopyanın önce kurgusunu yazacak, sonra da onu gerçekleştirmeye mi çalışacaksın?"

Karşımızda, kendi gerçek ütopyasını kaleme alan bir yazar var. Bir köy satın alınarak sanatla iç içe, kendi üreten, sistemin dayattıklarından arınmış bir topluluk olarak yaşanabileceğine inanan biri. Ben çoğumuzun hayalini dillendirmiş biri olarak görüyorum Şafak Pala'yı. En hayalperest olarak tanımlanacak kişilerden biri olsam da, yine de bu fikre başta çok sıcak bakmadım. Adı üstünde ütopya işte! Ama ilk bölümü okumamla bakış açım değişti. Bildik hikayelerin dışındaki kurgusuyla, 'keşke kitap olarak elimde olsaydı da, diğer bölümün yayınlanmasını beklemeseydim' dedirten sürekli bir merak duygusu yaratıyor. Anlatım biçimiyle hikayenin içinde yaşamanızı sağlıyor adeta. Okudukça, okuduğunuz, hikaye olmaktan çıkarak, kanlı canlı bir yaşama dönüşüyor. Asi erkek karakter İstanbul, naif ama bir kadar güçlü olan güzel Aden, Avukat Savaş, Gazeteci Zeynep'le birlikte yaşar oluyorsunuz. Ve Aden'in şu cümlesinde ise kendimi buldum: "Yepyeni bir yaşam kurabiliriz diyen İstanbul'u dinledikçe, yıllardır susturmak için her yolu denediğim içimdeki sesi öldürmeyi başaramadığımı, aslında ona değil, içimdeki sese kulak verdiğimi anladım." Açıkçası bu roman, benim için de, kendi ütopyama dair bir ümit çoğalttı. Pek farklı bir hayat düşlediğimizi söyleyemem.😉Romandaki karakterlerden biri olan Savaş gibi, kendisi de avukatlık yapmakta olan Sevgili Şafak Pala, yapmakta olduğunuz; düşünün peşinden gitmeye cesaret etmenin en somut örneklerinden olduğu için kutlarım sizi. Ayrıca yayınlanma sürecine rağmen yılmadan, vazgeçmeden her bölümü ayrı güzellikte olan bu romanı bizlerle paylaştığınız, ve aynı ütopyayı düşleyenleri birbirinden haberdar ettiğiniz için çok teşekkürler. Yolunuz açık olsun.

Siz de bu kitabı okumak isterseniz Facebook'ta "Yarım Adam" sayfasını takibe almanız ulaşmanız için yeterli olacaktır.(Linke tıklayabilirsiniz.) Ve yazımın son cümleleri yazarımızdan gelsin:

"Aslında ben sadece hakikati Boğaziçi'ndeki bir anaforda beliren yansımasından takip etmeye çalıştım; yazı onun peşinde koştururken ardımda bıraktığım izden başka bir şey değildi."

"Haydi ne duruyorsunuz? 
Yanaşın siz de kulak verin bu hikayeye. Ben, denizlerin gökyüzüne ayna kesildiğini zannediyordum; ama ne gökyüzü denizlerle yansıyormuş, ne de denizler gökyüzüne. Maviliklerin sırrı, evrenin sonsuz karanlığında gizliymiş.
İşte ben size dünyamıza renk veren bu karanlıktan nasıl siyah ışık sağdığımızı anlatacağım.
Ve hakikate giden yolu o ışıkla nasıl aydınlattığımızı
Ve özgürlüğü, felaketin avuçlarından nasıl kana kana içtiğimizi..."



Akhisar Postası Edebiyat Sayfası(11)'de yayımlanmış olan yazımdır. 

YARIM ADAM / Kitap İncelemesi YARIM ADAM / Kitap İncelemesi Reviewed by Aytül Laçin - aynahikayesi.blogspot.com on Cumartesi, Ağustos 11, 2018 Rating: 5

15 yorum:

  1. Yayınevleri de tıpkı yapımcılar gibi eş, dost, tanıdık ya da bir şekilde popülerlik kazanmayanların kitaplarını okumuyor. En güzelini yapmış bence. Yayıncılar, yapımcılar her zaman burunları Kaf Dağı'nda, Harry Potter'i bile 13 yayınevinin reddetmesi bunun ispatı.
    Tek takıldığım nokta: Yazarın ismi sanki Elif Şafak ile İskender Pala'nın karışımı gibi geldi; umarım öyle değildir sadece tesadüftür:)

    Eline sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlahi Müjde hiç aklıma gelmemişti :)) Tesadüftür canim.
      Yayınevleri konusunda karşılaşılan sıkıntılar popüleriteye dayanıyor maalesef. Senden de senaryoların açısından biliyorum. Olsun, sizler bir şekilde okuyucuya ulaşıyorsunuz ;)
      Teşekkürler canim.

      Sil
  2. Kendi ütopyanın peşinden gitmek, düşüncesi bile çok hoş. Yapabilir miyiz cidden, denemeden bilemeyiz değil mi. Facebooktan takibe aldım, tanıtım için çok teşekkürler. En azından denedim demek istiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sevindim😊
      Elimizden gelenin en iyisini yaparak ulaşmak istediğimiz ütopyayı gerçekleştirmenin en değerli yolunu kat ededeceğimize inanıyorum.🏵🌼

      Sil
  3. Sevgili yarım adam ile facebok da karşılaştım.hayatımın en güzel karşılaşmasıydı.Geleceğe dair umutlarım arttı.Büyük bir zevkle okuyor ve kendisini herkese anlatıyorum.Vakti geldiğin de hakettiği yerde olacak😊

    YanıtlaSil
  4. Yarım Adam'ın en güzel yanı da, geleceğe dair karartılan umutlarımızın yeşermesine ve benim gibi başkaları da varmış dememize yol açabilmesi sanırım. Güzellikler bir gün mutlak hak ettiği yeri alacak :) Çok teşekkürler katkınız için.

    YanıtlaSil
  5. Selam.

    Ufak bir ricam olacaktı da acaba müsait olduğunuz bir zaman bana döner misiniz? Çok vakit alacak bir şey değil tahminimce 10-15 saniye sürer ama benim için biraz önemli bir konu. Teşekkür ederim şimdiden :)

    YanıtlaSil
  6. Herkes ütopyasinin pesinde kossun hersey gerceklesebilir 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnan, umutları canlı tut, eyleme geç😊Sonrası mucizeler🤗🌸

      Sil
  7. Hemen bakiyorum sayfasina. Bu arada ay güncelerini de severek okuyorum canim. Yoruma kapali oldugu icinbburaya yaziyorum 🤗

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.