Yeni Ay'da "Ay" Gibiyim (Ayn'a'daki Hikaye)

https://aynahikayesi.blogspot.com.tr/2017/08/yeni-ayda-ay-gibiyim.html
Bu yeni Ay'da, Ay gibiyim.Saçlarımdan suyla akıyor ışık, inci taneli tokalarım, yıldızlar.Ben bir masal anlatıcıyım.Anlatacağım masalsa; şimdiki zamanın rivayeti.Bir masalın ortaya çıkış hikayesi yani.Bu hikayede aynaya bakanım, kendimi görmek için."Ayn" ; sadece görebilmek için aynanın çerçevesizliğini.O zaman bileceğim "Ayna'ya Bakan" değil, "Ayna'dan Bakan" olduğumu.Çünkü; "Ayna" da benim...

"Ve dahi, rüzgar bile "ben idim aslında" deyinceye değin, devam edecek "Ayn'a'daki Hikaye"... Servet Yalçın

Siyah'ın Rüyası ve Işık
Ayın karanlık yüzünün aydınlık yüzüyle birleştiği yerden doğduk hepimiz.Ruhlarımız yüzümüze hep bıçak sırtı kadar yakındı.Diğer yarılarıyla bütün olduklarını unutmasınlar diye.Bıçak sırtı kadar yakın olmalarına rağmen, karışamadılar birbirlerine.Çünkü o zaman oyun biterdi.Kaybetmenin cezası yoktu bu oyunda.Ya kazanmak için gelişmeye çabalayacaktın, ya da tadı alıncaya dek yeniden denemek zorunda kalacaktın.Hem de, her seferinde, öncekileri unutarak hep ilk sanarak.Oysa oyun; sevgiye yaşam katıp çoğaltmaktı ve, sonsuzluktu ödülü.

Yaradılışın kimyasının gereğiydi doğumun iki çeşidi.Biri her uyandığında kendinden kendini doğurman, diğeriyse  zıddın olanla bütünleşmen.Siyah beyazdı başlangıçta renklerimiz.Ying-Yang gibi.Diğer yanımızı saklı tutsak da o da bizdendi.Hayat deneyimlerimiz sayesinde yaptığımız tercihler belirledi yerimizi sonrasında.Seni sen yapan da; 'Sen'sin aslında.

Bedenin inzivaya çekilmesiyle oluşmaz mı ruhun kanatları?.. Biri Siyah, diğeri Beyaz olan kanatlar.İkisi birer renk değil, iç içe geçmiş tek bir renk onlar.Sosyalleşmeyle oluşan uydurma kurallar ve bu kurallardan meydana gelen mecburiyetlerin ötesindeki gerçeğini özleyenler... Kendi mucizesini gerçekleştirmeye niyet eden, aşkı arayanlar... Beyazı, yani ışığın temsilcisini seçenler ulaşırlar sonunda sonsuzluğa.Yani; hatırlamaya başlayanlar...

 İnsan da ışığın bir parçası olduğuna göre, her özelliğinden farklı dozlarda almış olabilir.Kendinden doğana kadar her bebek anneye göbek bağıyla bağlıdır.Ama, her doğum yeni bir varlık getirir hayata.Her zerresiyle senin parçan, ve aynı zamanda kendi olan.     Hatırladıklarımın en kıymetlisi olanını, yani, ölüme kafa tutma cesaretini verir sonsuzluğu bilmek.Peki her bildiğine inanır mı insan? Tabii ki hayır.Uzaya dağılmıştır artık ışık.Çünkü kendinden her doğuşta; bir daha sevip sevilmenin, hazzına varır tekrar tekrar.Yani; görüp görülmenin... Tekrar tekrar, kendinden kendini doğurmak...Kendine bire bir benzemeyen, ama her zerresinde bir parçamı taşıyan kendimi doğurmak...

Yine de korkular galip gelir bazen değişime."Çok gülme ağlarsın!" saçmalığı gibi, doyasıya mutlu olmaktan korkman gerektiğinin öğretilmişliğiyle korkarsın bazen.Sanki mutlu olmak suçtur ve, tadını çıkarmak yerine, ardından gelecek felakete hazırlanman için sıkıntılı bir bekleyişe geçmeliymişsin gibi... Ancak, ezberlerin yerini, duygu yüklü doğaçlamalar alır nadiren.Korkmayı unutacak kadar mutlu anların enstanteneleri dolar içine; nefesinle... Ezberletilmiş duygularla hareket etmeye ihtiyacımız yok.Nefesimizde bulduklarımız; en kadim bilgiler, onlar.Tüm sınırlarını aşabilmen için...


Hayatta kalmak için vahşi olmaktan başka yolu olmadığını anladığımda gördüm, bir kurdun gözlerindeki masumiyeti.Birçok hayvanın aksine, devenin çölde yaşayabilmesi kadar, doğası gereğiydi halbuki vahşilik.Peki kimi insanlardaki vahşiliğin nedeni de doğamız gereği mi?.. Vahşetin kaynağı, güç hırsı değildir de nedir bu durumda? Dönüşüm için karanlık gerek.Ana rahmine düşmeden hiç doğulur mu? Görmediğimizi bilemediğimizden, korkarak geçtiğimiz mecburi bir geçittir karanlık.Tek amaç, hayatta kalmaktır artık.Duyguların, renklerin olmadığı, en ilkel zamanların ismidir Siyah.

Akla gelen gelmeyen tüm kötülüklerin, acıların, vahşetin, ve hepsinin tek rengi olan Siyah'ın Rüyası.O ki; insanlığı, -hızla geçmesine rağmen- en yavaşından etkisi altına alan zaman kavramıyla hipnotize etmiş olandır... Uyanman gerekiyorsa, önce rüya görmeliydin.Artık, çok da ağırdan almadan uyan! Siyahın kölesi olmadan bul ışığı! Işık ol, özgür kal.Özün gibi,sen gibi...

Perdenin Gölgesi

Perde deyince ilk aklına gelen ne?.. Tül perde, tiyatro perdesi, sır perdesi, sis perdesi, hayal perdesi, gözüne perde inmek... Peki perdenin sözlük anlamı nedir?.. Görmeyi,  ışığı engellemek ya da bir şeyi gizlemek için bir açıklığın önüne örtülen örtü.
Bir örümcek ağı kadar canlıydı örtü.Ruhla beden arasındaki bıçak sırtıydı perde.

Aytülpedia :  (Erişimi engellenemez ;)
Tam Güneş Tutulması:   
"Ay'ın Güneş'i Dünya'dan disk halinde görünen ışık yuvarını tümüyle örtmesi ile oluşur.Güneşin çok parlak olan ışık yuvarı, Ay'ın gölgesi ile örtülür ve Güneş'in ışık yuvarından çok daha soluk olan Güneş tacı çıplak gözle görülebilir hale gelir.Tutulmaya ancak tam tutulma zamanında çıplak gözle bakılabilir.Bu sırada hava, parlak yıldızlar, ve gezegenler çıplak gözle görülebilecek kadar kararır."


Özlerine hepsi eşit uzaklıkta olan ışık yuvarlarından 3 tanesi düşmüş.Biri dinleyenini yani senin başına.Biri tabii ki masal anlatıcısının başına.Ve diğeri de senin anlatacağın kişinin başına.Zinciri devam ettirmek için sen de bir kişiye anlatırken, kendi mucizeni yaşayarsın belki, Ay'ın Güneş'i örttüğü gölge perdesiyle.Gölgeleri uyandıracak kadar karanlık yeter sana! Unutma!!!
  
Yeni Ay'da "Ay" gibiyim Siyah'a ve Gölge'ye inat ...
                                                                                                        AYTÜL ÖRCÜN
"Hayata ilk adımını atan bir bebek gibi hissedin. O ilk adımı kendinize attırın. O ilk adım için tam zamanı. Hayatınızın adımı bu olabilir. Ay tutulmasının gölgede kalan tarafı olmak zorunda değilsiniz, Ay tutulmasının karanlık tarafı olmak zorunda değilsiniz. Siz mutsuz olmak zorunda değilsiniz. Siz başarısız, yeteneksiz, vasıfsız, yetersiz olarak görünmek zorunda değilsiniz. Bunlar sizin değil, hayatınıza kattığınız insanların sözleri. Siz şimdi, şu an kendi sözlerinizi yazabilirsiniz. Özgür bir adım ile her şeyden sıyrılabilirsiniz. İşte bunun tam zamanı."   Yiğit Penguen








Yeni Ay'da "Ay" Gibiyim (Ayn'a'daki Hikaye) Yeni Ay'da "Ay" Gibiyim (Ayn'a'daki Hikaye) Reviewed by Aytül Laçin - aynahikayesi.blogspot.com on Salı, Ağustos 08, 2017 Rating: 5

20 yorum:

  1. Yiğit Penguen yazılarını ben de okurum :) Ortak yanımız çıktı :) Perde deyince de görmeyi engelleyen örtü geliyor direkt aklıma :) Kalemine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumu ilk açtığımda 'Yiğit Penguen' çekti ilk dikkatimi.Bana yorum yazdı zannedip sevinecekken kendime geldim ;))
      Astrolojiye dair bilgi birikimi ve ondan da ziyade kişiye farkındalık katan sunuş biçimini çok beğeniyorum.Gökyüzü hayat katsın yeryüzüne, hepimize...
      Çok teşekkürler canim.

      Sil
  2. Hayatın sırrını, manasını çözemedim, keşke ışığı bulsak hep, hayatın vahşi yanı, hırs, olmasa insanda keşke, kurtta var tüm et obur canlılarda var ama insanda niye? Bulamıyorum sebebini. Çok güzeldi hikaye, ellerine sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Müjdecim şair demiş ya; "Seni bulmaktan çok aramak isterim" diye.Arayışla gelen buluşlardadır belki sırrın hakikati.Siyah da beyaz da yola ait.İnsanlar da vahşi ilkelliğinden sıyrılıp ışığa bulanırlar umarım.Teşekkürler canim, sevgilerimle ;)

      Sil
  3. Yiğit Penguen'i ilk defa duyuyorum. Eğer negatif düşünürsek hayatımızın aydınlık tarafına ulaşamayız. Ben kimim diye kendi kendimize sorgulamalıyız. Kendimizi tanımalıyız. Bak işte bu benim diye tebessüm ederek kendimizi olduğumuz gibi kabul etmeliyiz. Negatif duyguları, düşünceleri bir kenara atarak hayatımızın ışığını bulmalıyız. Ben buyum ben başarabilirim. Başarabilirsem mutlu olurum. Pozitif düşünerek hayatımızın adımlarını atmış oluruz.
    Ben bu yazıdan bunu çıkardım. Çok güzel bir yazı, kalemine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendisi, beğenerek hatta yeni yazısı var mı diye merakla sayfasına göz attığım bir astrolog ve yazar.Gazete fallarıyla eşdeğer sanılan Astrolojinin bence en iyilerinden.Çünkü, teorik bilgiler yerine, psikolojimi olumluya sevk edecek biçimde bilgiler içeriyor yazdıkları.
      Her şey gönlünce olsun, çok teşekkürler.Sevgilerimle...

      Sil
  4. Yiğit Penguen'i daha önce hiç duymamıştım. Bu tarz yazıları okurken onaylıyorum fakat hayata uygulayamıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumlarda Yiğit Bey'in daha bir dikkat çekmesi ilginç geldiği için sizin vesilenizle bir açıklık getirmek istedim;)
      Yazı bana ait(hatta sonuna ismimi yazıp güncelledim ;)
      Onaylıyor olmanız bile çok güzel.Hayata da geçer nasılsa ;)
      Çok teşekkürler, sevgiler...

      Sil
  5. Epeyce düşündüm, okurken başladım düşünmeye: "Acaba ben mi kavrayamıyorum yorgunluktan?" diye sordum kendime. Kurt'un gözündeki masumiyet, yırtıcılık, hayatta kalma mücadelesi; doğası gereği!
    Sonunda şu sonuca vardım kısaca: İnsan da kurttan ya da başka bir yırtıcıdan farklı değil aslında: Hala sürüngen döneminden gelen beyin yapısını taşıyor bir bölüm olarak ve onu atmış değil ama üstüne ilave olarak iki ayrı bölüm daha gelişmiş. Ancak çok önemli yan: Can yani ölüm riski algıladığında hala baş kumandan en ilkel olan sürüngen beyni kısmı; tüm vücudun-beynin- ana şalteri gibi işlev görüyor.
    Bu durumda diğer daha gelişmiş iki bölüm iyi gün dostu sadece. Bu durumda İnsan ve Kurt arasındaki fark fiziği olarak ortaya çıkıyor sadece.
    Bence biz insanlar olarak insan kavramını temelsiz yüceltmeye çalışıyoruz, dolayısıyla herkese göre farklı bir "İnsan" kavramı ortaya çıkıyor, dolayısıyla her bir toplumda kendi kavramlarına göre değerlendiriyor.
    Vay be! dedim kendime en sonunda Vay be! Kabulenmemiz lazım ki, daha çooook uzun yolumuz vaaaaar -gibi görünüyor- bence. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vay be dedim ben de, Vay be! ;)
      Hayvansal güdülerimize eklenmiş olan, ve hala "insansı" evresinde çoook uzun zaman geçireceğimizin kanıtı sayılabilecek "ego" duvarını aşamadığımız için, aynen dediğiniz gibi çoook uzun yolumuz var belli ki "insan" olabilmemiz için ;)
      Yazının, böylesi sorgulamalara vesile olduğuna çok sevindim.Çok teşekkür ederim bu güzel yorumunuz için Halil Bey.Var olun...
      (Bu arada yoruma geç cevap verdiğim için kusura bakmayın.Son günlerde tiyatro çalışmalarından giremedim bloğa)

      Sil
  6. Biz hayatin tüm siyahlarina rağmen beyazı yasamaya inatla çabalıyoruz yine de .
    İnsanoğlunun bu derece cilgin.vahşi.hırsli olmasını neyin tetikledigini anlamak mumkun değil geleceğe dogru güzelliklerle ilerleyecegimize hatalari gorup ders cikarmak yerine o yaparsa ben de yaparim mantığı nin gitgide agir basmasini anlamiyorum başımızı cevirmek de cözum değil degil.
    Pozitif düşünüp yasamak guzeli.görüp paylasmaya devam etmek durumundayiz belki karanliktan basini kaldirabilenler bu isigi farkeder de bizler yerine onlar düşünür bu cukurda ne isimiz var diye.:)
    Yine kelimelerin yagmur oldu yüreklere .ıslanirken semsiye arattirmiyor.Kocaman öpücükler😘😘❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haticem öncelikle geç dönüşüm için üzgünüm.Neyse ki sen biliyorsun durumu ;)
      Yine çok mutlu ettin güzel sözlerinle beni.Hele, "ıslanırken şemsiye aratmayan kelimeler" cümlen büyüledi beni ;)
      İster istemez "neden" diye soruyor insan.Ve yine anlatılabilecek en güzel cümle senin deyişinle; "belki karanlıktan başını kaldırabilenler bu ışığı fark eder de düşünürler çukurda ne işimiz var diye"...
      Seviyorum seni canım arkadaşım.

      Sil
  7. son yazıma bi ama olar mııı :)

    YanıtlaSil
  8. Emeğinize sağlıkkk :)

    YanıtlaSil
  9. Great post!

    You have a nice blog!

    Would you like to follow each other? (f4f) Let me know on my blog with a comment! ;oD

    Have a great day!

    xoxo Jacqueline
    www.hokis1981.com

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.