ZAM-AN

https://aynahikayesi.blogspot.com/2018/07/zam-an.html


Facebook'a 'Biliyor muydun?' diye bir bölüm gelmiş. Gerçi 'Facebook' demek de artık Türk dizisi demek gibi oldu ya, o da ayrı mevzu. Malum, diziyse yabancı diziler, sosyal medyaysa İnstagram revaçta. Özellikle 40 yaş altıyla yapılan sohbetlerde bu ikisinden bahsettiğinizde direk; "Yoksa siz hala..." bakışıyla karşılaşmanız an meselesi. Bense, 43 yaşın tadını çıkaranlardan olduğum için genele ayak uydurmaları çoktan bıraktım😉Paşa gönlünün keyfini çıkaranlar tayfasında işler yolunda yani :) Neyse işte, bu bahsettiğim kısımda şöyle bir soru var: "Zamanda herhangi bir yere ve yıla gidebilecek olsam, tercihim..." Facebook ekibinin bizler için hazırladığı bu bölümlere de pek rağbet göstermemekle birlikte, şöyle bir düşündüm. Malum telepati, ışınlanma, görünmez olma gibi konulara bilim dünyası tam bir çözüm getirebilmiş değil. Ve çoğumuzun keşkelerinde baş sıralarda yer alıyorlar. Kendi adıma, telepatide evrimleşme sürecimize dair umutlu olmakla birlikte, diğerlerini bilimin güvenli kollarına bırakmış haldeyim. Yakın zamanda ışınlanmayı bulsalar şaşırmam yani. Hem zaten yaşadığımız topraklarda her şeyi normalleştirmediler mi hepimiz için? İlk olarak bir şaşkınlık, sonra öfkeli bir tepki, ardından bu da olabilirmiş demek ki deyip oturmuyor muyuz kıçımızın üstüne? Neyse şimdi bu derin mevzulara girmek değil amacım. Son günlerde yaşadığımız seçim sürecinin ardından, aklı başında olan kesimin kafası karmakarışık zaten. Her şey net bir şekilde ortada olsa da. Motorların maviliklere sürüleceği günlerin başladığına olan umudumuz zedelendi belki ama, dünya ananın insanlığı terk etmeyeceğini biliyorum. Aklı karıştırılmış, ama sevgiye inanmışlar olarak asıl gücün nefret ve baskıdan üstün olduğunu bildiğimiz gibi. Demek ki henüz zamanı gelmemiş. İşte o yüzden bu yazımda zamandan bahsetmek istiyorum.




Birbirinden bağımsız dönemler gibi görünen, aslında bir bütün olan hayatımızı üç sözcük ifadesi ile anlatırız; geçmiş, şimdi, gelecek. İnsan yaşamında en önemli zaman dilimi nedir diye sorsam, çoğumuzun vereceği cevap; 'gelecek' olur sanırım. Doğduğumuzdan itibaren hep bir sonraki döneme hazırlık olarak öğreniriz yaşamı. "Yemezsen büyüyemezsin" diye başlarız, çocuğun acıktığında zaten yiyeceğini görmezden gelerek. Sanki "Ah çocuk olsam" lafını hiç söylememişiz gibi. Meslek sahibi olmak, evlilik ve çocuk, emeklilik için sürer gider yaşamlarımız. Hep bir sonraki evremize hazırlanarak. Karşılıklı sohbetlerde çoğu kez dinler gibi görünürken bile, kendi cümlelerimizi oluşturmaktayızdır kafamızın içinde. Satranç ustasının özeninden uzak, hep bir sonraki hamleye konsantre bir güreşçi gibidir artık yaşam. Telaşede kaybolmaların gebeliğinde sürer hayat. Beklenen doğum gerçekleştiği anda dahi ertelenir mutluluk. Bir sonraki hedefe dek. 

Süregelen hayatını geçmiş yaraların gölgesinde devam ettirenlerin vereceği cevap ise, gözlerinden okunur çoğu kez. Yaşanmışlıkların derinliğinden bakar gözleri bugüne. Ya zaman kavramını doğru kullanıp, yaralarından öğrendikleriyle daha sağlam basmaya başlamıştır ayakları, ya da geçmişin içinde kavrulmuştur ruhları. Görmek isteyene gözler, kalbin aynası olur tüm maskelere rağmen. Bugünde, ama, geçmişinle yaşamak, dipsiz bir kuyudan yüzeye çıkmayı beklemek gibidir hiçbir şey yapmadan. Ve ancak ilk adımla başlar her şey yeniden. Olduğun yerde kımıldanarak değil, bacaklarını, ellerini, kalbini duyumsayarak kullandığında yaşanır olur gün.


'Kişisel gelişim' adı altında topladığımız, aynı zamanda günümüzde bir dolu isimle andığımız ve kökleri kadim zamanlara dayanan öğretilerin hepsinde ise tek bir gerçek yatar; şimdiki zaman. Yani, An. Aslında durup düşündüğümüzde, yaşamın şimdide aktığını hepimiz biliriz. Biliriz bilmesine ama, yine de geçmişin korkusu ve gelecek endişesi gölgeler şimdiyi. Denizin kokusunu alamaz, kumun yumuşacık dokusunu hissetmez olursun. Depresyon dediğimiz çağın en bulaşıcı hastalığı gezmeye başlar damarlarında. Bu iki duygunun esaretine teslimken, verilmiş en büyük armağan olan nefesin, hayatın kaynağı olduğunu bile unutur insan. Pişmanlık, suçluluk, geçmişte yaşananların tekrar etme korkusu zihni kapladı mı bir kez, siner kabuğuna. Zihnin dehlizlerinde kaybolup adım atamaz olur yeni güne. Geleceği kontrol edemeyeceğini unuttuysa hele, varılacak noktanın endişesinden, yürümekte olduğu yoldaki güzellikleri görmez olur. En çok da, her şeyin geçici olduğunu unutur insan, geçmiş ve gelecek gölgesinde yaşarken.


Öyleyse gölgelerden uzak olarak sesleniyorum sana Eyy Facebook! İşte sana cevabım: Zamanda herhangi bir yere ve yıla gidebilecek olsam tercihim; 'Şimdiki Zaman'. Geçmişten biliyorum ki, şimdiden çok daha beterini yaşamışlığımız var. O dönemlerde dahi nasıl elimizden gelenin en iyisini yaparak aydınlığa çıktıysak, yine yaparız. Gösterilene ya da dayatılana rağbet etmedik. Hiç de az değil güneşli güzel günlerin geleceğine inanlar. Geçmişimizin bizi taşıdığı yer de, geleceğimizi gerçekleştireceğimiz yer de bugünde!


Her gün bir yerden göçmek

Ne iyi
Her gün bir yere
Konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan
Akmak ne hoş
Dünle beraber
Gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa
Düne ait
Şimdi yeni şeyler
Söylemek lazım

MEVLANA




Akhisar Postası 01.07.2018 tarihli  yazımdır. 

ZAM-AN ZAM-AN Reviewed by Aytül Laçin - aynahikayesi.blogspot.com on Cuma, Temmuz 20, 2018 Rating: 5

11 yorum:

  1. Carpe Diem "Anı Yaşa" Lise zamamlarımdan beri kullansam da anını hep geçmişten gelen ve geleceğe dair düşüncelerimle mahvetmis bulunmaktayım. Şimdim iş havada kaldı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimizin çok kullandığımız ama hayatımıza geçirmediğimiz bir çok sözcük var. Zaman zaman yaşadığım durumlarda çok bilindik bir sözcük ya da cümleyi yeni bulmuş gibi oluyorum, anlam kazanıyor. Bize geçmiş ve gelecek öğretildi daha çok. Şimdi'nin tadını almak bizler için çok kolay olmasa da, imkansız değil ;) Sevgilerimle...

      Sil
    2. Bazen hayatın gidişatına kapılmak da iyi geliyor. Bu garip teslimiyet tembelliğe sevk etse de arada bir dizginleri bırakmak rahatlatıyor. Geçmişin esiri olup, henüz geleceği görmeden plan yapmak yoruyor. Şimdiki zaman, geçmişten sıyrılsa anlar keyif verecek ama biraz zor sanki:) Sevgilerimle...

      Sil
    3. Bazen geçmişin getirdikleri, bazense gelecek endişesi an'a teslim oluşu engelliyor ve özellikle de ekonomik sıkıntılar bu durumu aşmakta büyük engel yaratıyor şimdiyi yaşamaya. Durumu kabullenip geçeceğini bilerek elimizden geleni yapmak kolaylaştıracaktır yine de :) Sevgiler benden de :)

      Sil
  2. Anı yaşa:) ne güzel söylemiş mevlana:)

    YanıtlaSil
  3. güzel bir anı güzel bir paylaşım..benimde facebookla aram iyi değil..yakında mahkemelik bile olabiliriz herhalde..benim sayfamı bana geri vermiyo..Mevlanın dizeside çok güzelmiş..:)) elinize sağlık..

    YanıtlaSil
  4. Ah Aytül'cüğüm zamanda gidebilsem doğmadan önce neredeysem oraya gitmek isterdim bir daha doğmamak, bir daha dünyaya gelmemek kaydıyla. Keşke bizlere sorulsaydı doğmak ister misin diye ama böyle bir şansımız olmadı ki...:(
    Eline sağlık canım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Müjde sanırım ümitsiz ve sıkkın bir anda yazdın yorumu. Senin gibi sanat aşığı, hayvansever, sevgi dolu birini çok bunalttılar ya da :( Bazen hep üst üste ters gidiyor bişeyler. Ama illa ki geçiyor. Gönlündeki güzellikler en kısa zamanda gelsin sana canim.

      Sil
    2. Çok bunalttılar hem de çok:(
      Aytül'cüğüm canım sağol bil mukabele...

      Sil

Blogger tarafından desteklenmektedir.