HAYYAM'LA UYANMAK

https://aynahikayesi.blogspot.com.tr/2016/11/hayyamla-uyanmak.html


'Her hastalığın özü psikolojik' derim sürekli.Arkadaşlarım kızar bana bu yüzden.'Ölüp gideceğiz bir gün hastalıktan, sen hala psikolojik diyeceksin' diye.Doğal beslenme faktörünü eklemeyi de ihmal etmem oysa sağlıklı kalmanın yollarına.Mutlu ve doğal bir yaşam sürmüş insanların hayatını merak ederim bu yüzden.Ne de olsa yaşadığımız zamanda hem doğal, hem de mutlu bir hayat sürmek imkansız.Kendimi haklı çıkartan hayaller kurarım bazen.Öyle birileri de varsa eğer, Tarzan'ca bir hayat sürüyor olmalılar.İnsansız, ve doğanın içinde.

Ya da, dünya yansa umurunda olmayanlar kategorisindekilerden, yani tabiri caizse, gamsızlardan olmalılar stresten uzak kalmak için. "Köy yanar, kahpe taranır." diye bir laf vardır bilirsiniz.Bu cümlede adı geçen şahsın karakterine mi sahip olmalı insan, mutlu olabilmek için? Öyle umursamaz, öyle bencil ... Özünde mutluluğun anlamını bile kavrayamadan geçen bir yaşam... Dünyanın en eski mesleklerinden biri sayılan; fahişelikten bahsetmiyoruz tabii ki.Kahpelikle fahişelik bir olur mu hiç?Tanımlamalar konusunda her zaman, Ekşi Sözlük'ü çok samimi bulurum.Bir yazar arkadaşın ifadesi şöyle; "Kahpe önce midede hazırlanır, ciğerlere çekilir, yüksek tiz bir acıyla dışarı çıkar.İçe çekilen dumanı üflerken, 'Kahh...' ve sonra, 'pe' kendini salar.Kahpe, kaynayan bir yüreğin, isi - dumanıdır.Ciğer çeperlerini ateşe verendir."

Ateşlerde kalmış bir ciğer ve kaynayan yürekle sağlıklı kalınır mı hiç?..
Hormon basılmış yiyecekler, bozulmuş dengeler, ve tüm bunlara sebep olan, insan bedenini ele geçirmiş suretler içinde gel de sağlam kal!.. Al işte, beyin kimyası ve kalp gözü bozulmuş genlerin evrile evrile geldiği nokta bu.

Yine de, tüm bunlara rağmen, hemen ümitsizliğe kapılmak yok öyle.Ölmedik daha.Kahpelik, tümden ele geçiremedi henüz dünyayı.Lokal anestezinin etkisindeyiz hepimiz.Bilincimiz açık.Sadece ayağa kalkamıyoruz.

İnsanoğlu denen varlıkta, her insanın ağrı eşiği farklıdır.Kimisi bayılma noktasına gelirken, kimisi küçük bir sızıyla geçiştirir ağrıyı.Kiminin vücuduysa aşırı dirençlidir.Çünkü onlar, direk kalplerinden almışlardır anesteziyi.Mutasyona uğramış olan bu kişiler, yeni bir ırkın temsilcileridir artık.İkiye ayrılmıştır insanlık.Gözü açık olduğu halde uyanamayanlar ve gözle görünemeyen bir değişime uğramış olan mutantlar.


"Zorbalar Gezegeni" adlı yayınımda -daha kibar bir tabirle- aynı ırktan bahsetmiştim.Ama onlara zorba diyen, dilim sadece.Dünyayı yangınlara salıp, güvenli(?) yerlerinde saçlarını taramakla meşgul olanlar onlar.İnsanlık lokal anestezi etkisinden çıkmalı artık.Hayyam'ca bir deyişle;  Uyanmak Gerek.

UYANMAK GEREK

Açılmaz kapıları açman mı gerek 
Dünya insanca yaşaman mı gerek 
Bırak öyleyse iki dünyayı birden 
Bir yarı camlar 
Canlar uyanmak gerek 

Varlık yokluk derdinin aklından bilsin 
Bırak öteyi bil kendini bil 
Doldur şarabı derin bir nefes al 
Kaç nefes alacağın hiç belli değil 
Doldur şarabı hiç belli değil 

Dünya zalimin zenginin olsun 
Cehennem kötünün cennet iyinin olsun 
Şu durmadan kurulup dağılan evrende 
Sevgilin bizim olsun 
Canı canımız olsun 
                               
                                   ÖMER HAYYAM


HAYYAM'LA UYANMAK HAYYAM'LA  UYANMAK Reviewed by Aytül Laçin - aynahikayesi.blogspot.com on Çarşamba, Kasım 23, 2016 Rating: 5

32 yorum:

  1. Kaleminize sağlık, keyifli bir yazı okudum... Gerçekten de bir kesim anestezi almış gibi:) Gün gelecek herkes uyanacak... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım artık daha da fazla beklemez uyanış.En azından hala iyi insanların var olduğunu bilmek ümitlendiriyor.Sevgilerimle, teşekkürler...

      Sil
  2. Aytül'cüğüm kalemine sağlık. Evet bunlar mutasyona uğradılar gerçekten, köy yansa da, yıkılsa da taranmaktan geçtim, ruj filan sürecekler:)))her ay en az 30 ile 90 askeri ölen bir ülkeyiz ama televizyonların haline bakmak yeter. Hiç mi izlemeyelim demiyorum ben de dizi bakıyorum üç, dört tane. Ama şakır şakır zil takıp oynamak, göbek atmak ne ya? Sibel Can, Hadise vs. her akşam oynuyor gülüyorlar sanki o 90 ölen asker Patagonya'da ölüyor burada değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayat her şeye rağmen devam ediyor tabii ki.Oturup karalar bağlamak değil çözüm biliyoruz.Duyarlı olmak bile yetmiyor artık Müjdecim.Ne anesteziymiş ki gözü açık olanlar bile eli kolu bağlı kalıyor.Mucizelere hep inandım ben.Ama gelsin artık o güneşli sabahlara uyanış vakti.

      Sil
  3. Ne güzel bir yazı olmuş doyumluk ve sıcak bir yazı olmuş Yüreğine kalemine sağlık gün gelir bizler ve herkes uyanır Karamış yüreklerin yerini beyazlıklar alır dilerim...Sevgiler ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım dileklerimiz bir olup gerçekleşir.Sevgilerimle, teşekkürler...

      Sil
  4. Ben biraz ümitsizim. Gidiş hep kötüye... Kalbi güzel insan yok mu? Elbette var ama sayısı her geçen gün azalıyor. Yaratandan bekledik bu kahpeliğe bir dur demesini. Ne yazık ki o da seyretti yapılan onca haksızlığı, yiten canları. Sonra göreceğim hesabı dedi. O kadar ertelemenin ne anlamı vardı ki?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ;)) Yani, zaman zaman içimizden geçen ama, pek dillendirmediklerimizi söylemişsiniz.Neden? diye sormayanın olduğunu sanmıyorum.Ümidimi kestiğim çok oluyor benim de.Ama yine de son ana kadar ümitle, karşı durmalıyız kahpeliklere.Kaybetmeyi kabullenmeden, son nefes kalana dek.Çok teşekkürler samimi yorumunuz için.

      Sil
  5. Uyanmak için uyanmaya hazır olmak gerek belkide...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım hazır olmayı beklerken hazırlıksız yakalanmış olmayız ;)

      Sil
  6. Umutsuz yaşamak iyi gelmiyor insana. En azından bana öyle oluyor. Beyin ölümü gerçekleşmiş, canlılar gibi oluyorum. Bezgin, bitkin.. Umut güzel şey. Her şeye rağmen ayakta tutan şey.. Ve evet, açılmaz kapıları açmamız gerek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eveeet ;) "Şüphesiz yaşamın amacı, hayatta kalmaktan çok daha fazlasıydı."
      Ve bir umuttu yaşatan insanı...

      Sil
  7. Aytüüülll !! adaşımmmm ne güzel yazmışsın .... :) kalemine sağlık emeğine sağlık siirede bayıldım uyanmak gerek... 😊 Sevgiler aytülüm ..😂 ( ilk defa birine aytülüm diyorum merak ettim nası biseymis diye hep bana diyolardı da ))

    YanıtlaSil
  8. Aytülümm, ayy çok bi garip hismiş gerçekten.Ben de merak ettim adaşım;) Yazmak bile değişik bi hismiş.Harika bir enerjiyle geldin, enerji verdin.Kocaman öpücükler ;))

    YanıtlaSil
  9. Uyanmak yetmez,etrafımıza bakıp,G Ü N A Y D I N N N N demek lazım da,
    nerde herkes de o yürek ?
    Gözlerinin içine baka baka yalan söyleyen,
    riyakarlıkdan içi dşına,dışı içine kaçmış
    çok insan basit çıkar ve bencillikkten,vıcık vıcıkken nasıl olacak bu iş ?
    Çimdiklese bile birileri onları,kimse uyandıramaz ki?

    UMUT diyorsun ya arkadaşım peki öyle olsun.

    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kesim zaten lokal anestezide değil.Yürekten narkoz almışlar.Ve ancak ölümle burun buruna gelecekleri an, sırf kendi paçalarını kurtarmak için uyanır yada ölüp gitmeye mahkumlar.O yönden değil umudum benim de o yüzden.
      Tek umudum, lokal anestezi altında bilinci açık olup da ayağa kalkamayanlardan.Yarın öleceğini bile bile, yine de yatar mı yoksa insan?Çıkmayan candan umut kesilmezmiş derler ya Merihcim.İnanmak istiyorum.Her şeye rağmen...
      Sevgiler benden de arkadaşım.Teşekkürler yorumun için.

      Sil
  10. Pek çok şey bizim bakış açımızla ilgili. Hayatta olan onca şeye rağmen güzel bakıp güzel algılarsak dünya daha güzel olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendi hayatımızı bakış açımızla güzelleştirmek -dış etkenlerden uzak kalabildikçe- mümkün de, umarım dünyayı güzelleştirmeye de yeter.

      Sil
  11. Umut umut benim tek sığınağım, sakin limanım Aytülümm. Alabora olmuş gemilerimin sığınağı. Ama artık sığınaklarda durmamalımıyız acaba!.. Osman beyin de dediği gibi umutlarda tükenip gidiyor :(. Senin Zorbalar bile masum kalacak neredeyse. Daha dün Müjdeye yazdım bir vürüs salmışlar ortalığa durmadan bulaşıyor insanlığa tıpkı o bilim kurgu filmleri gibi ve şuursuzca bilinsizce çalan kavalın ardından çoğalarak sürüklenip gidiyor bu beyinlerinden virüs almış narkozlu kalabalık. Ne zaman uyanırlar dersin doktor iki parmağını şıklattığında mı? Ya da çıkar çeşmeleri kuruduğunda mı? Ha Ne zaman. Hayyam'ın da dediği gibi uyanmamız lazım, bi uyanalım artık daha da karanlık çökmeden :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Zehram dediklerine sonuna kadar katılıyorum.Benim derdim zorbalaşmış olanların değişeceğine dair değil.Farkında olan, insanca yaşam haklarını korumak isteyen, ama daha da betere gideni hem bilip, hem derinden üzülüp ama izlemekle yetinmekten öteye geçemeyenler.Ben gibi yani, sen gibi, diğerleri gibi.Korku, endişe ve umutsuzluk içerisinde bir hayat ne kadar yaşanılası?
      Umutlarımı teslim etmeden inanmak istiyorum.Elimden geleni yapmak yani.

      Sil
  12. ay yaaa öyle demeee, ülkenin durumu öyle kötü ki bence hiçbişi duymadan sadece uyumalııı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen de böyle diyorsan ne diyeyim artık Deepcim ;) Tatlı rüyalar hepimize.Ama unutmamalı, rüyalar bile gerçeklerden besleniyor.

      Sil
  13. lütfen bu defa yorumum sana ulaşsın��kesinlikle sana katılıyorum arkadaşım.Mutluluk da mutsuzluk da direkt vücuda yansıyo.Doğru nefes almak çok önemli...malesef mutsuzken stresliyken doğru nefes alamıyoruz ve bazı organlarımıza oksijen gitmeyebiliyo ve oralarda hastalık beliriyo.Bunları kendim keşfetmiş gibi yazıyorum ama öyle değil tabi ��Ben de okuduklarımdan öğrendiklerimi yazıyorum.Biz duyarsız,arsız olmayalım arkadaşım.Hasta oluruz belki ama onurlu hastalar olalım sağlıklı kahpe olmaktan iyidir.Canım arkadaşım benim yine çok güzel yazmışsın mummaaahh��
    ÖZNUR

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Azmin zaferi ;)) Eskimeyen eski DOSTUMMM. Tam 20 yıl önce bana yazdıklarını hala saklıyorum.Ne zaman insanlara dair kafam karışsa, o mektup yol göstericim oldu.Arada gönüle söz geçmeyen yerlerde şaşsam da...
      Kendimi çok şanslı hissediyorum çünkü SEN dostumsun.

      Sil
  14. Çok sevdiğim bir söz var. Bu hoş yayının altında bulunsun isterim: "İnanç öyle bir deli çay ki yeşertir bir gün çölü."

    YanıtlaSil
  15. Aytül kızım. Son zamanlarda her bloğa yetişemeyeceğime göre( ki buna dikat etmem gereken yaşım ve yaşadığım son travmalar da dahil) bir takım elemeler yapıyorum. Sen aslî listemde olduğun için, sıkıştırılmış zamanlarımda gelemiyecek kadar seni önemsiyor ve seviyorum . Yazdıklarını okumak hem ufkumu açıyor, hem de bambaşka âlemlere yolculuk yapıyorum kelimelerinin dansının peşinden. Bir yandan da ne değerler var aramızda adil, asil, düşünüp aktarmayı bilen, kibar olduğunu fışkıran duruşunla seni tanımanın sevincini yaşıyorum... Nihayet bir pazar gününün akşam üzeri sana gelmeye karar verdim. Buradayım.
    Önce yazını okudum, yorum yaparken mevzuyu biraz dağıttım. Şimdi tekrar okuyup kaldığım yerden devam edeceğim.Ben uzun yorum yapmayı oldum olası seviyorum. Senden ayrıldıktan sonra bloğuma gidip yayın yapacağım. Moral alıp da gideyim.
    İlkin işte bu cümle :Ateşlerde kalmış bir ciğer ve kaynayan yürekle sağlıklı kalınır mı hiç?.. Hayır kalınmaz, mutlu olmak bazen lükstür, dayatılmaz. Hep olmak gereken de değildir. Akıl var nizam var, şu devirde bizim mutlu olmak için hangi sebeplerimiz var. Yani toplum için , olanlar sebebiyle?
    Eğer bu vatanda yaşıyorsak ona minnet borcumuz vardır, olmalıdır.
    İkinci vurucu cümlen:Gözü açık olduğu halde uyanamayanlar ve gözle görünemeyen bir değişime uğramış olan mutantlar.
    Üçüncüsü de bence her şeyin farkında olup hiç bir şey yapamamanın hırsıyla en basitinden kurtuluşumuzu bekleyenler. Umutla. Ve bir gün hiç bir şeyin sürekli olmayacağının örnekleriyle dolu olan tarihlerden örneklerle, dünyanın yaşadığımız bu yerinde, elbet bir gün adaletin hakim olacağına inancımızla. Ama önce birbirimizi hasım gibi görmekten vazgeçip, birlik olmayı öğrenmeliyiz. Acilen, uyanmamış olanları belki dürtmek zorunda kalsak da uyandırmak gerek. Emeğine, aklına, kalemine sağlık Aytül. Hep kendin gibi güzel insanlarla ve hep mutlu ol dilerim yavrum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Ece Ablacım,

      Mektup kokusu taşıyan yorumuna cevabımın da aynı şekilde olmasını istedim.Bir pazar akşamına ancak bu kadar güzellik katılabilirdi.Hoşgeldin.
      Pek moral verici bir yayın olmadı gerçi ama, yaşamakta olduğumuz zaman da pek iç açıcı sayılmaz.Aynı doğrultuya bakabiliyoruz neyseki.Aklın yolu, yürekleri de buluşturuyor.
      Zekası ve yüce gönlüyle eşsiz yazıların altına imza atan, şefkatli kolları dünyayı kapsayan canım Ece ablacım, sağlık ve mutluluk dilerim ben de sana her daim...

      Sil
  16. Uyanmak... Gerçekten lazım olan bu Aytül hatuncum. Ama ülkenin üzerinde bir sis var. Efsunlanmış gibi insanlar. Ben uzun zamandır tv izlemiyorum. Hepten de bihaber olmayayım diye internetten bakıyorum arada olan bitene. Sonra bakmaz olaydım diyorum. Utanıyorum, kızıyorum, üzülüyorum... Bilmem ki o uyanış ne zaman ❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstediğimiz aydınlıktan başka bir şey de değil oysa :(
      Hoşgeldin kısa bir aranın ardından Eminecim.Sevgilerimle...

      Sil
  17. Aslında kendi kendimizi deli ediyoruz. Yazının ilk satırlarını okuyunca aklıma yaşamı ve vücudumuzu nasıl imgelememiz gerektiği konusu geldi. Hastalıkların takı tıların, ağrıların çoğunu vücudumuzu psikolojimizi sağlıklı ve olumlu imgelemekle açabiliriz. Yaşamı iyi kendimizi sağlıklı imgeleme ile ilgili çalışmalar epeyce çok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım en başta klasik tabirle kendi kendinin doktoru olmalı insan.Hele ki stressiz insanın olmadığı günümüzde.Bazen kendimizin, bazen de başkalarının yaşadığı üzüntülere karşı savunma mekanizmamızı bir zırh gibi sürekli elimizde tutamıyoruz.Teşekkürler Mustafa.

      Sil

Blogger tarafından desteklenmektedir.