Bu bir dönüş hikayesi aslında...Ayna olmaksızın görülebilen, ama maddesel olarak görünmeyene dönüş...
Kafa dinlemek diye bir deyim var ya...Dinlenmektir,huzur bulmaktır hani.Ama hayat öyle çevrelemiş ki bizi,dolap beygiri misali dönüp duruyoruz daracık alanımızda.Sanki çalışıp paramızla kendimize geometrik şekiller almışız.Dört yanımız çevrili artık.Güvendeyiz(?)Bu durumda en rahatı daire gibi ama,onda da bitiş noktan başlangıcın aslında.Hapsetmişiz kendimizi güvenli,köşeli,sınırlı hayatlara.Yapmam lazım, gerekli.Alacaklar,verecekler,yetişilecekler,-meli,-malı...Bu sözcükler uykuda bile bilinçaltından dürtükler olmuşsa,kafa dinleyiş artık uyanıkken bile görülen bir rüyadır.
Dinliyorum.Ama duyamıyorum.Sokakar buz tutmuşken dahi yürümekten keyif alırken,sıcaktan bunaldığımda; 'At kendini denize üzerindeki kıyafetler ıslanırmış.Kime ne? ' derken...Bir yanımda baharın kokusunun varlığını bilip duyamaz olmuştum.
Çürümüş peynir kokusunda algılamaktı hayatı.Çiçeklerin rengini görememek karanlıklarda.Yaşayabilmek uğruna kendini; idrar kokusuyla kaplanmış,kör ışıklarla bezenmiş,ucuzluğun para ettiği kahkahalarla donatılmış bir mağaraya paralı köle tayin etmekti.Paralı asker olur da,paralı köle olmaz mı?..
Çürümüş peynir kokusunda algılamaktı hayatı.Çiçeklerin rengini görememek karanlıklarda.Yaşayabilmek uğruna kendini; idrar kokusuyla kaplanmış,kör ışıklarla bezenmiş,ucuzluğun para ettiği kahkahalarla donatılmış bir mağaraya paralı köle tayin etmekti.Paralı asker olur da,paralı köle olmaz mı?..
Yaşamak uğruna harcanan hayata eşlik eden; bedeninin,ruhunun parçası var bir de.Onunla olduğun yerse rengarenk.En sevdiğim,gökkuşağı renginde.Ondaysa hep bir kedinin dokunma arzusu,sevgi isteği,biraz yağmurun hüznü.
Aynı anda iki 'ben' olmak,olmaya çalışmak.Tabii ikisi de eksik kalıyor.Sonra bi yetişememek yetememek kaygısı.Hislerinin,serotoninin eriyişine bedeninin bitkinliği eklenir bir de.Bacaklar zorla yürür,kalpse hızla atar.Nefes daralır...Ama mağaraya girdiğinde yüzünde hep kocaman bir gülümseme.
Uzanıp gökkuşağına dinlenirken,maskelerden arınmışsındır da,yine de pis bir sigara kokusu sinip kalır saçlarına.yıkasan da saç diplerinden çıkmaz gözle görünmeyen bitler.Beynine kalbine rahat vermez.Kedin mahzun,sen mutsuz olursun.
'Nefes almak değildir yaşamak' nutukların gelir aklına.Bir de bakarsın ruhun sıkıştırılmış minicik bir hücreye.Her yer ona aitken oysa...Panik başlar ardından.Ya azad olamadan biterse serüven?Peki ne zaman biter bu kölelik?O asi ruhlu,tüm dünyanın değişebileceğine inanan,emek ve sevgi diye yola çıkan bana ne olmuş?!!Reddettiği kalabalıklara tutsak düşmüş,kaybolmuş...
Korku,panik her ne kadar güzel duygular olmasa da bazen tetikliyor evrimi.İnanmadığın kabul edişler bir gün deviriyor kendini.Mayaların kıyameti uyanışa dönüşür böylece.Döngü tamamlanır dönüp durduğun dairede.Mağaranın taşları yıkılır bir bir.Artık gitme vaktidir.Her şeye veda etmezsen, sana geri dönemezsin.Son bir çırpınışla mahkumiyetine son verirsin.
Saç diplerindeki bitlerin suda eriyişini,saçlarındaki sigara kokusunun;bakışlarından bir dumanla çıkışını izlersin aynada.
''Bir ben vardır bende benden içeri'' derken Yunus gibi,gömüldükçe gömülen 'ben'; aynada gözlerinle buluşur.Gün ışığı yansır.
Sen; sen olursun.
Aynı anda iki 'ben' olmak,olmaya çalışmak.Tabii ikisi de eksik kalıyor.Sonra bi yetişememek yetememek kaygısı.Hislerinin,serotoninin eriyişine bedeninin bitkinliği eklenir bir de.Bacaklar zorla yürür,kalpse hızla atar.Nefes daralır...Ama mağaraya girdiğinde yüzünde hep kocaman bir gülümseme.
Uzanıp gökkuşağına dinlenirken,maskelerden arınmışsındır da,yine de pis bir sigara kokusu sinip kalır saçlarına.yıkasan da saç diplerinden çıkmaz gözle görünmeyen bitler.Beynine kalbine rahat vermez.Kedin mahzun,sen mutsuz olursun.
'Nefes almak değildir yaşamak' nutukların gelir aklına.Bir de bakarsın ruhun sıkıştırılmış minicik bir hücreye.Her yer ona aitken oysa...Panik başlar ardından.Ya azad olamadan biterse serüven?Peki ne zaman biter bu kölelik?O asi ruhlu,tüm dünyanın değişebileceğine inanan,emek ve sevgi diye yola çıkan bana ne olmuş?!!Reddettiği kalabalıklara tutsak düşmüş,kaybolmuş...
Korku,panik her ne kadar güzel duygular olmasa da bazen tetikliyor evrimi.İnanmadığın kabul edişler bir gün deviriyor kendini.Mayaların kıyameti uyanışa dönüşür böylece.Döngü tamamlanır dönüp durduğun dairede.Mağaranın taşları yıkılır bir bir.Artık gitme vaktidir.Her şeye veda etmezsen, sana geri dönemezsin.Son bir çırpınışla mahkumiyetine son verirsin.
Saç diplerindeki bitlerin suda eriyişini,saçlarındaki sigara kokusunun;bakışlarından bir dumanla çıkışını izlersin aynada.
''Bir ben vardır bende benden içeri'' derken Yunus gibi,gömüldükçe gömülen 'ben'; aynada gözlerinle buluşur.Gün ışığı yansır.
Sen; sen olursun.
Dönüş
Reviewed by Aytül Laçin - aynahikayesi.blogspot.com
on
Salı, Nisan 19, 2016
Rating:
Tasavvufa dokundurmalar, şiirsel bir anlatım. Ben çok beğendim. Elinize sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Sizin yorumlarınız önemli benim için. Sevgiler...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Sizin yorumlarınız önemli benim için. Sevgiler...
YanıtlaSilAnlatımınıza bayıldım. Kaleminize, yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkürler.Rüya, Dönüş ve Koku daha bir özel yazılar benim için.Beğendiğinize sevindim.
SilÇok teşekkürler.Rüya, Dönüş ve Koku daha bir özel yazılar benim için.Beğendiğinize sevindim.
Sil