Kendi Masalımın Şafak Vakti
Hissedilebilecek kadar somut, dokunamayacak kadar soyut olan, insan yaşamında embriyolojik açıdan beyinde ilk gelişen ve ölürken en son kaybolan duyu olduğu ispat edilmiş algıdır Koku.Gücü buradan gelir belki de.Yine de tek başına birşey ifade etmez, boşlukta kalır.Anlam bulabilmek için, "ne kokusu" diye sorarız.Hayatın anlamı da koku gibidir.Anlamı kokusundadır.Düş ve gerçek; gerçek, sonsuz aşkın simgesi.Zaten varlar.Ama Bu ikisinin tüm varlığı, ya en çok iki bedende yoğunsa?Ve ikisinin bedenlenmesi için gereken enerjiyi hepimiz yayıyorsak?..Sadece bu iki enerji bir olursa eş olacaklarmış.Birbirlerini tamalayacaklarmış.İki büyük parçadan oluşan yapboz gibi.Ya da karanlığın aydınlığa erişmesi gibi...
Dünyaya tekrar geliş amaçları; insanlığa bu kaybolmakla karşı karşıya kaldıkları duyguyu geri vermek.Yani, sevgi ve merhameti...Ya onlar?..Bu duygu onlarda ne kadar var hala?..Önceden oluşmuş olan hangi anılarını daha çok hatırlayabiliyorlar?Sevgi dolu olanlar mı, acılar mı baskın?Ancak bu duygu hatırlatabilirmiş onlara önceki hayatı.Tekrar hatırladıklarında ulvi amacı; ancak gelirmiş mutlu dünya geri.
İnsanlık kendilerine özel verilen, irade gücü ve zekalarını kendi bencilliklerine harcamış.Bazıları, ilahi hizmete ihanet etmiş böylece.Bu tüm kötülüklerin bir arada toplandığı güçlü tarafa, kötülüğün rengi olarak bilinen, "kara"-dan türettikleri KARYALILAR derlermiş.Bütünü oluşturma fikri ve amacını bile unutur hale gelmişler -önceki anıları gibi-. Sonra çoğalmışlar ve dünyanın büyük çoğunluğunu ele geçirmişler.
Güvercin besleyip ağaç diken, şarkılar söyleyenler varmış bir de.Bozulan, yok olanıyla da olsa, yine de severlermiş her şeyi.Azmış sayıları.Sevgiye olan inançlarıysa, çok.Bu yüzdendir ki, doğanın rengi olan yeşili, umudun rengi olan maviyi anımsatan, NİL ismini seçmişler.Ama bu yetmemiş onlara.Gökkuşağını da kendilerine katmışlar.O yıllarda artık isimleri, GÖKKUŞAĞI ÇOCUKLARI, NİLİLER diye anılır olmuş.Hala varmışlar.Masal bu ya; bir varmış bir yokmuşlar.
Aynı türün iki insanı ötekileşir böylece.Nililer'in kaybetmediği inancı mı, yoksa Karyalılar'ın gücü mü galip gelecek?Karyalılar yakıp yıkarak güçlenirken, Nililer suyun iyileştirici gücü için sığınak saydıkları okyanuslara, birlikte dalmışlar.O an olmuş ne olduysa!..Rüzgarlar, karşılıklı kükremişler, birbirlerinin sesini bastırmak için.Deniz, kudurup dalgalarını birbirine vurmuş.Anaforda, suların oluşturduğu dairenin ortasında, bir şeyler görünmüş sonra.
Hayat, sahnelenemeyen bir oyunun tekrarı.Biz ayla doğup, güneşle yaşayanlar; yıldızların şenliğinde, aynı oyunu oynarken daha, yıldızlar tükenmekte, bulutlar ayı gölgelemekteymiş.Ve doğumumuz sancılar içinde...Sancılı da olsa; her gün, güneş yeniden doğar.Yeter ki açık olsun perdeler. "Işığa dikkat et! Işığın üstünde her zaman karanlık vardır." der ressam.Ay batıp güneş doğarken, yalnızca o vakit görürmüşler ya birbirlerini, o vakit de, bağlanarak doğmuşlar.Birbirlerinden ve yeniden.Birbirinden kopmuş iki beden, ve bağlı iki yürek, yeniden efsanevi bir şölenle doğmuş.Şölenin adı; IŞIĞIN NEFESLE DANSI'ymış.Karyalılar ve Nililer'in 'Öz'lerinin yeniden doğuşu.Biri; hala umut olan bütüne inancı, diğeriyse; umutsuzluğuyla, ayın karanlık tarafını temsil ediyormuş.Düşlerin gerçek alemindeyse adları, Karyan ve Nilyis'miş.Yüzgeç misali kanatlarıyla yüzermiş Nilyis, tüm deniz kızlarının aksine...Karyan'sa; eğer isterse, buz edermiş her yanı.Yakmanın aksine.
Ay ışığında, sessizliğin sesini duyduğunda, aralanır perdeler.İşte o zaman farkedersin kanatlarını.Kanat çırpışlarınla, bütün müzikleri duyabileni görürsün.Sen; GÖREN'sin.O da; DUYAN.Aynı orkestranın iki şefi...
Nilyis, gökkuşağının tüm renklerinin harmanlandığı, hiç görülmemiş, muhteşem güzellikteki bir kelebek gibi görünmüş.En güzel çiçeklerin kokularına sahipmiş de, tek ihtiyacı olan; "kara"nın toprak kokusuymuş.Anıları en çok anımsatan; fotoğraflar ve kokulardır.Ama
gördükleriyle, kokladıklarında duyduklarını bir sonraki nesile aktaracak olan, yalnızca insandır.Yaşamın yeniden kök salabilmesi için; Düş ve Gerçeğin temsili bu iki ruhun, bedenlenip insanlığın yeniden anılarına kavuşması için gereken enerji de; birbirlerinin kokusundaymış.Bir de, diğerlerinin yaydığı enerjinin yoğunluğunda.Karyan, kendini sarmalayan tonlarca buzla gelmişse de geri, onda olan tek kokuyu istekle teslim etmiş Nilyis'e.Çünkü onu tekrar görebileceğine dair umutsuzluğu erimiş.Buzlarla birlikte...
Ancak o zaman... Birbirlerini, kendilerini ve herşeyi sevdiklerinde doğacakmış güneş yeniden.Evren gününün en güzel zamanı; güneşle-ayın, geceyle-gündüzün birbirine karışıp, BİR olduğu zamanmış.O da, ŞAFAK VAKTİ ...
(İlk Fantastik Kurgu Denemesi)
Düş İle Gerçeğin Fantastik Aşkı; KOKU
Reviewed by Aytül Laçin - aynahikayesi.blogspot.com
on
Pazar, Eylül 18, 2016
Rating:
Aytül'cüğüm çok beğendim, yüreğine, kalemine sağlık. Ülkemizin hatta dünyanın hali de böyle nilililer ile Karyalılar arasındaki mücadeleyi anımsattı...nilililer çoğalsın bu ülkede her şey yoluna girer:) sevgiler
YanıtlaSilMüjdecim, çok sevindim beğenmene.Teşekkürler.Evet, yaşasın Nilili'ler ;))
SilHer gün güneş yeniden doğar :) Kesinlikle katılıyorum :)
YanıtlaSilYeter ki, açık olsun perdeler ;))
SilTeşekkürler.
Of Aytül kızım, büyülendim demek istiyorum. Bir şafak vakti, bir mucize, Nililer'in inancı kuşatsın dünyayı. Karyalılar'ın nesli , nefesi tükensin.
YanıtlaSilDeneme değil bu, olamaz. Çok derin bir yazı. Kutlarım canım :)
Ece ablacımm, nasıl mutlu oldum anlatamam.Çok teşekkürler cesaretlendirici yorumun için.İnşallah gerçek hayatta da hikayedeki gibi olur.
Sil"Sound of Silence" sevdiğim bir terim. Elinize sağlık güzel yazı...
YanıtlaSilTürkçe karşılığına baktım hemen; "sessizliğin sesi"ymiş;) Çok teşekkürler Osman Bey...
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş ellerinize yüreğinize sağlık sevgiler.
YanıtlaSilÇok teşekkürler Kuğucum, Sevgilerimle...
YanıtlaSilSevgili Aytül görsellerine hayran oldum, yazına bayıldım ziyafet gibiydi ellerine sağlık canım
YanıtlaSilGörsellerime dair ilk yorumu aldım, oleyy ;) Çok teşekkürler Haticecim.
YanıtlaSilBalkanlar'ı dolaştım, şimdi çok daha uzaklara geldim canım. Ondan uğrayamadım bloglara. Yavaştan ziyarete başladım :) Ne kadar farklı, ne kadar masalsı bir yazı bu. Koku önemli gerçekten. Beyin tarafından kontrol edilmeden görevli sisteme ulaşan tek duyu imiş. Size Bir Sır Vereceğim kitabını okumuş muydun Aytül hatun? Okumadıysan kesinlikle tavsiye ediyorum. Eline sağlık canım benim ❤
YanıtlaSilBalkanlardan gelen soğuk hava dalgalarıyla dönersin şimdi sen ;) Neyseki kendin sıcacıksın.Kitabı çok duydum, çok da merak ettim.Ama henüz edinmedim.Zamanını bekliyor zaar. Bol fotoğraflı, keyifli gezmelerin olsun canim...
SilMerhaba Aytül, yoktum bende uzun zamandır. Ne çok yazı kaçırmışım. Senin yazılarını okumayı zaten çok seviyorum. Kalemine sağlık kelimeleri adeta dans ettiriyorsun. Bu yazına da bayıldım, görseller de bir harika olmuş. İyiler her zaman kazanır sözüne inanmak istiyorum. O yüzden de hiç görülmemiş güzellikteki kelebeğin yaşayacağına inancım sonsuz.karanlık ve aydınlık her ne kadar ikiz kardeş olsalarda aydınlığın iyileştirici ruhunun karanlığı bastıracağına da inancım sonsuz. O yüzden sabah ilk işim perdeleri ve pencereyi açmak ruhumda ve evimde Nilililer içeri girsin diye 😊... yani diyecegim o ki yaşasın Nilililer 🤗💕💕..
YanıtlaSilÇok teşekkürler Can Zehra.Hoşgeldin tekrardan ;) Özletmiştin kendini.Sabahları perdeleri ve pencereyi açma fikri ne güzel Nilililer içeri girsin diye.Çok mutlu oldum.
SilSelam Aytül. Bu seriye devam etmelisin yazı çok iyi. İçerdiği mesaj, evren-yaşam-insan iliskisi mükemmel işlenmiş. Yasama anlam katan ve insanı keşfeden yazıları okumak bir zevk...
YanıtlaSilAynen Mustafa ben de öyle düşündüm.Başlıklar da hazır.Ara ara yazacağım onları da.Çok teşekkür ederim güzel sözlerin için.
Sil